banner16

Ekrem İmamoğlu: CHP son 43 yıldır, zihni ve fiili bir değişememe sorunu yaşıyor

İmamoğlu, Ülke Politikaları Vakfı (ÜPV) ve Reform Enstitüsü tarafından, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen, "100. Yılında CHP" başlıklı panelin açılış konuşmasını yaptı. 

09 Eylul 2023
Ekrem İmamoğlu: CHP son 43 yıldır, zihni ve fiili bir değişememe sorunu yaşıyor

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, "Türkiye’nin ikinci yüzyılına girerken değişmeye, bunun için yeni bir hikayeye ihtiyacı vardır. Biz de bu milletle bu hikayeyi, hep birlikte yeniden yazacağız. Bir tespit, bir de vaatle bitireyim. Tespitim şu: CHP değişirse, Türkiye değişir. Vaadim de net: CHP değişecek, Türkiye değişecek” ifadelerini kullandı.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ülke Politikaları Vakfı (ÜPV) ve Reform Enstitüsü tarafından, İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen, “100. Yılında CHP” başlıklı panelin açılış konuşmasını yaptı.

“Siyasi tarihimizde çok özel bir yeri olan bir günün yıldönümü vesilesiyle bir aradayız” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:

“Bizim geleceğe umut aşılamamız lazım”

“CHP, son 43 yıldır, zihni ve fiili bir değişememe sorunu yaşıyor. 1980’den bugüne, dünya ve Türkiye, muazzam biçimde değişirken, bu değişime ayak uyduramayan CHP, kendisini adeta ebedi ve ezeli muhalefet partisi konumuna oturttu ve hapsetti. Halbuki 600 yıllık bir imparatorluk çökerken, 1923 şartlarında dünyanın en devrimci hareketlerinden birini yaratıp, doğrusunu yapanların partisi olarak kurulan CHP, 1960’larda ve 1970’lerde dünyanın ve Türkiye’nin değişimine ayak uydurarak da doğruyu yapmıştı. Ne var ki, 1980’den sonra aynı kabiliyeti gösteremedi. Dünya ve Türkiye değişirken, CHP, atalete düştü. Geçmişteki başarılarıyla avunur ve sadece o başarıları savunur bir noktaya geriledik. Geçmişteki başarılarıyla avunduk. Elbette gurur duyuyoruz. Ama avunamayız ve sadece o başarıları savunan bir noktaya geriledik...

Bugün toplumun yüzde 10’u, ulusal zenginliğin yüzde 70’ine sahip olacak bir noktaya geldiyse, bizim de kusurumuz var. Yani sorumluluğu iktidara yük edecek bir anlayıştan farklı düşünen birisi olarak, iktidar olmayı başaramamış isek, o suçun bir ölçüde ortağı da biziz demektir. 

“Değişimi başaramadığımız için…”

Atalete düştüğümüz, değişimi başaramadığımız için, kuruluşunda bu kadar büyük bir rol oynadığımız Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına, köklü kurumları zayıflamış bir devletle, işlevsizleşmiş bir Meclis’le, beceri kaybına uğramış bir bürokrasiyle, çökmüş bir adalet sistemiyle, demokratik dünyadan uzaklaşmış bir ülkeyle, yarısı yoksulluk sınırının altında bir nüfusla giriyoruz. Vatandaşlarımızı, ‘yerli ve milli olanlar ve olmayanlar’ diye ayrıştıran, muhalefete tahammülsüz, hukuku paramparça etmiş, eğitimi çökertmiş, borç batağına batırdığı ülkemize eşi daha önce görülmemiş bir hayat pahalılığı yaşatan bu iktidarla giriyoruz.

Ancak şunu da eklemem lazım: Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılına, sadece vatandaşlarını ayrıştıran, adaletsiz, baskıcı, ehliyetsiz, beceriksiz, otoriter bir iktidarla girmiyoruz. Vatandaşlarımıza, iktidarın değişebileceği inancını veremeyen bir CHP’yle ve muhalefetle giriyoruz Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılına.

“Bu hali kabullenemeyiz, ben kabullenmiyorum”

Aynı zamanda, iktidarın değişebileceğine inancın azaldığı bir toplumsal ruh haliyle de giriyoruz. Bu hali kabullenemeyiz. Ben, kabullenmiyorum. Ülkemin de partimin de bundan daha iyisini yapabileceğine tüm kalbimle inanıyorum. CHP’nin de Türkiye’nin de değişeceğine inanıyorum. CHP değişirse, Türkiye değişir… En çok da buna inanıyorum. CHP’nin bu duruma katkısıyla yüzleşmek zorundayız.
Bu güzel ülkeye karşı, tarih huzurunda sorumluyuz ve ben partimin bundan daha iyisini yapabileceğine tüm kalbimle inanıyorum. CHP’nin de Türkiye’nin de değişeceğine inancım tam. Neyin değişmesi gerektiğine ilişkin görüşlerimi de paylaşmak istiyorum. CHP’de değişimin iki ekseni, iki esas boyutu olmalı. Partinin hem vizyonu hem de işleyişi değişmeli. Parti işleyişindeki değişimin nasıl olması gerektiğine dair düşüncelerimi başka vesilelerle, parti içi toplantılarda paylaşırım. Bu toplantıda, CHP’nin yeni vizyonunun ne olması gerektiğine odaklanmak istiyorum.

“CHP’nin yeni misyonu, bu tekerrüre son verecektir”

Uzatmadan, bir çırpıda söyleyeyim: Değişimin yeni vizyonu; CHP’yi, dünya ölçeğinde ideolojik politik bir kriz yaşayan sosyal demokrasiye ilham veren, küresel seviyede saygın ve güçlü bir parti haline getirmek olmalıdır. Dünyanın en eski sosyal demokrat partilerinden birisi olan CHP’nin böyle iddialı bir vizyonu ortaya koyma sorumluluğu vardır. Değişimin yeni vizyonu; bu ülkeye bir kere daha çağ atlatarak, gelir dağılımını kökten düzelterek, yetenekli ve girişimci insanlara adil fırsatlar sunacak mekanizmalar kurmak olmalıdır.

Biz, bunu yapabilecek irade ve vizyona sahip tek partiyiz. Bunu birlikte başarmamız şart. 1923’lerin CHP’si, dünyanın tüm mazlum milletleri için ilham kaynağı olmuştu. Bunu bir kez daha tekrar etmeliyiz. Etmeliyiz; çünkü, dünyamızda ağır yaralar açan vahşi kapitalizmi, yalnızca kamu aklını ve bilimi yeniden insani kalkınmanın motor gücü ilan eden bir siyasetle dönüştürebiliriz. 70 yıldır borçla büyüyor, krizle sarsılıyor ve dünyanın hızlı ilerleyişi karşısında her gün biraz daha geride kalıyoruz. CHP’nin yeni misyonu, bu tekerrüre son vermektir. CHP, bu tekerrürü kırmak ve buna bir son vermek için mutlak bir değişim, dönüşüm göstermek zorundadır.

“Vatandaşlarımızın karşısına kapsayıcı ve icraatçı bir siyasetle çıkmamız lazım”

Vatandaşlarla yaptığım temaslardan, okuduğum raporlardan ve çalışmalardan gördüğüm şu: Ne yazık ki benim partim, yeterince kapsayıcı, yeterince icraatçı ve reformcu bir parti olarak görülmüyor. Böyle görmüyor insanlarımız. Büyük bölümü böyle görmüyor. 1950’den beri iktidar olamadığımızdan ve 1980’den sonra da kendimizi yenileyemediğimizden, vatandaşlarımızın önemli bir kısmı, bizim icracı bir ekibe sahip olmadığımızı düşünüyor. Tek yapabildiği muhalefet etmek olan bir parti olarak görüyor. Vatandaşlarımızın çok az konuda, ‘CHP bu işi daha iyi yapar’ diye düşündüğünü gözlemliyoruz. Artık vatandaşlarımızın karşısına, kapıları sonunda kadar açık, kapsayıcı, reformcu ve icraatçı bir siyasetle çıkmamız lazım. Değişimin temeli; Türkiye’yi sıçrayarak kalkındıracak güçlü bir planı, insanlarını seferber eden bir planı ortaya koymaktır. Bunun için CHP’yi, kamu aklını Türkiye’nin ve dünyanın dehasıyla bir araya getiren, daha kapsayıcı, icraatçı ve reformcu bir parti kılacak şekilde değiştirmeliyiz.

“Adaleti olmayanın gücü zulme çıkar”

Öte yandan bu noktada bir olmazsa olmazın altını çizmek zorundayım. Zengin olmayanın gücü olmaz. Doğru. Ama adaleti olmayanın gücü zulme çıkar. Bu sebeple; zengin, demokratik, güçlü ve adil bir ülkenin vazgeçilmezi, eşit yurttaşlıktır. Değişim bahsinde diğer önemli bir mesele, CHP’nin politika üretme yöntemine dairdir. İnsanlarımızın beklentilerini ve taleplerini sorgulamayan, kulağını millete vermeyen, kendi doğrusunu millete dayatan politika yapma alışkanlıklarımızı değiştirmek zorundayız. Partinin yapısı ve alışkanlıkları, halkın siyasete olan güvensizliği ve yaratılan korku birleşerek, siyasete katılımın kapısını ne yazık ki kapatıyor. Oysaki bugün, toplumsal muhalefetin büyük katkısına ve yepyeni bir insan kaynağına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. İhtiyacımız olan insan kaynağı, yalnızca politikaya katılmak konusunda en cesur olanlar değiller. Aynı zamanda, en bilgili ve en yaratıcı insanlarımız da içine katmalıyız. Onlara da ihtiyacımız var. Partinin kapısının bu insanlara açılması, onların katılımının teşvik edilmesi şarttır. CHP, Türkiye’nin en yaratıcı zihinlerinin, tüm yenilikçi projelerinin ilk adresi olmalı, onlara kapılarını ardına kadar açmalı, onları önemsediğini hissettirmeli, bu sadece kişisel tavırla değil, uygulamasıyla, prensipleriyle, ortaya koyacağı kurallarıyla net olarak ifade edilmeli ve hissettirilmelidir. Bunu başarmanın şart olduğunu unutmayalım. Bunu başaramayan bir CHP’nin iktidar şansının da olmadığını unutmayalım.

“Gelecek, ağır bir beka sorununa işaret ediyor”

Bütün bunlar kadar önemli, tüm kötülük ve olumsuzlukların anası olan bir meselemiz daha var. Türkiye, fakirlikle boğuşuyor. 200 yıl önce, kişi başına düşen milli gelir açısından Almanya ile neredeyse eşittik. 200 yıl sonra, Almanya ile aramızdaki fark, neredeyse 6 katına, ABD ile 7 katına çıkmış durumda. Son 21 yıldır, ülkeyi yönetenler açısından baktığımızda, istikrar koşulları altında yönetiliyoruz. İstikrarsa istikrar, iktidarsa iktidar, yetkiyse yetki, güçse güç. Ama sonuç ortada. Biz, gerilemeye, yoksullaşmaya, paramızın pul olmasına doğru gidiyoruz. ‘Bizi fena halde kıskananlar’ ise, farkı açmaya devam ediyor. Gelecek, ağır bir beka sorununa işaret ediyor.

Çok ciddi bir beka sorunuyla karşı karşıyayız. Batıyla aramızdaki fark, git gide bir uçuruma dönüşüyor. Bizim ıskaladığımız, baş döndüren bilimsel gelişmelerin sonuçları şunu gösteriyor: Eğer hemen harekete geçmezsek, milli gelir açısından batıyla aramızdaki fark, bugünkünün iki katına hızlıca çıkabilir. Aramızda böyle bir farkın oluşmasına izin verirsek, Türkiye, küresel seviyede kendine yeten, onurlu devletler ligine tutunmakta büyük zorluk içine düşer. Kendilerinin dışındakileri gayrı milli ilan etmeye çok meraklı olan ve ağızlarından beka sorununu düşürmeyenlerin dikkatini çekmek isterim ki; asıl beka sorunu budur

“Ya değişerek, yeni bir ilerlemenin asli motoru olacağız”

Ya yeniden sıçrayıp, bu ülkeye bir kez daha çağ atlatarak en kısa sürede onlara yetişeceğiz ya da gelecekte bekamızı korumakta büyük zorluk çekeceğiz. O yolculuğu tarifleyeceğiz, o stratejiyi bu toplumun önüne koyacağız ya da gelecekteki bekamızı korumakta çok büyük bir zorluk çekeceğiz. Ya değişerek, yeni bir ilerlemenin asli motoru olacağız ya da aynı ataletle yerimizde sayacağız. Türkiye’nin sıçrayarak kalkınması bahsinde, ilerde yapacağımız konuşmalarda daha detaylı şeyler söyleyeceğiz. Şimdi şunu söylemekle yetineyim: Türkiye’nin gelişimi konusunda kaçırdığımız ve hala binmemekte ısrar ettiğimiz en büyük tren, temel bilimler trenidir. Bu treni kaçıran, gelişim trenini de kaçırmış demektir. Bizi geri bıraktıran ikinci sebepse; toplumsal ve kültürel çeşitliliğimizi, eşit yurttaşlığa dayalı çoğulcu bir demokrasiye kavuşturamayışımızdır. 

“CHP değişecek Türkiye değişecek”

Doğru; bugün millet, CHP ve onun liderliğindeki muhalefete iktidar vizesi vermedi. Ancak, başka bir doğru daha var: Bu millet, Türkiye’yi sıçratarak zenginleştirecek, güçlü ve adil bir Türkiye’yi inşa edecek bir muhalefeti gördüğünde, yürekten inanıyor ve biliyorum ki, tereddüt etmeden iktidara taşıyacaktır. İşte milletin CHP’yi değişime zorlamasının nedeni budur. Bizim en önemli ve acil görevimiz, hep beraber bu muhalefeti, bu güçlü muhalefeti, Türkiye'yi değiştireceğine halkını inandıran, milletini inandıran muhalefeti hep birlikte var etmektir. Bunu yaratmanın yolu, ülkenin tüm vatanseverlerini birleştiren yeni, kapsayıcı ve güçlü bir vizyonun hikâyesini yazmaktır. Türkiye’nin çoğulcu demokrasiye ve sıçrayarak kalkınmaya ihtiyacı vardır. Türkiye’nin ikinci yüzyılına girerken değişmeye, bunun için yeni bir hikayeye ihtiyacı vardır. Biz de bu milletle bu hikayeyi, hep birlikte yeniden yazacağız. Bir tespit, bir de vaatle bitireyim. Tespitim şu: CHP değişirse, Türkiye değişir. Vaadim de net: CHP değişecek, Türkiye değişecek."

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.