Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, HaberTürk TV'de soruları yanıtladı. Özel, şunları kaydetti:
BİLECİK’TEKİ SON DURUM
“İlk sözü 8 Mart olduğu için Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü hatırlatarak ifade edelim. Biz dünden itibaren kadın kollarımızla birlikte önce Bilecik’teydik. Bilecik’te Melek Mızrak Subaşı adayımız. Aslında belediye başkanvekiliydi. Malum büyük bir AKP’nin her zamanki gibi tenezzül meselesi ile karşı karşıyayız. İlk önce seçimleri CHP kazandı. Seçimlerden birkaç yıl sonra partimize bir ihbar mektubu geldi. O zamanki belediye başkanının birtakım usulsüz işler yaptığına ilişkin. Parti kendi içinde bir tahkikat komisyonu kurdu. Daha savcının konudan haberi yokken belediye başkanını partiden ihraç ettik. Daha sonra otomatikman savcılık benzer soruşturmayı yürüttü ve ardından kendisini görevden aldı. Biz partiden ihraç ettik, birkaç ay sonra görevden aldı. Görevden almadan sonra belediye meclisi Melek Mızrak Subaşı’yı seçti. Melek Hanım belediye başkanvekiliydi. Çok da iyi gidiyordu. Bütün Türkiye’de deprem sürecinde yaptıklarıyla, çok popüler, gençlerin çok sevdiği, dikkat çekici tarzı var. Gençler, kadınlar acayip seviyor. Yeniden aday gösterdik. Yeniden aday gösterdiğimiz gün, düşünün yargılaması süren belediye başkanı belediye başkanlığından istifa etti ki yeniden seçim olsun orada diye. AKP’liler daha önceden CHP ile ittifak halinde seçilen ve partisiz olan belediye meclis üyelerinden üç kişiye destek vererek, Melek Mızrak Subaşı’yı koltuğundan ettiler ve vali orada hemen seçimi yapacağız dedi, odayı boşaltın filan. Böyle bir tansiyon var. Bileciklilerin seçtiği ve yönetsin dediği partinin elinden 1,5 ay kala böyle bir şeye tenezzül ediyorlar. Bizim için hiçbir şey fark etmiyor. Biz belediye imkanlarını kullanarak propaganda yapıyor değiliz. Melek Hanım’ın yanındaydık. Muhteşem bir Bilecik mitingi yaptık. Bir denk geldiğinde Sayın Erdoğan’a bir sorun. İstanbul seçiminin iptalinde mesajı almadınız mı da Bilecik’te 1,5 ay kala bir kadın belediye başkanını koltuğundan ettiniz. Bilecik’te nasıl bir tansiyon var biliyor musunuz? AKP’li kadınlar diyor ki, böyle kolumdan tutuyor. Görmüşsünüzdür belki sosyal medya görüntülerini. Kolumuzdan tutuyorlar, bu sefer Melek. Ayıp ettiler, ayıp ettiler diyor. Sizin siyasetle ilgilendiğiniz gibi ben de iletişimle ilgileniyorum diye kabul edin. Şunu söyleyeyim. Ben canlı yayında ilk soruyu soracak olsam, Erdoğan’a bunu sorarım. İstanbul seçimlerini, kaybettiğiniz bir seçimi hazmedemeyip, tuhaf yöntemlerle YSK’dan iptal ettirip, İstanbul’daki bütün psikiyatri hastalarının yazılmış reçetelerini 4 bavula doldurup YSK’ya götürdüler. Bunların akıl sağlığı yerinde değil. Bunlar oy kullandı, seçimi iptal edin filan dediler. Utanç verici bir şey. Bu aklı size kim verdi? Pişman mısınız, orada pişmansanız Melek Mızrak Subaşı gibi bütün gençlerin, kadınların sevgilisi olmuş birisine seçime 45 gün kala taht oyunları, tuzaklarla uzaklaştırıp da Bilecik’i çıldırttığınızın farkında mısınız? Bilecik’te CHP’nin beklemediği kadar fazla oy alacağını görmüyor musunuz? Bu aklı size verenler aynı kişiler mi? Bunu yapınca Bilecik’te nasıl oy isteyeceksiniz diye sormak lazım.
ESKİŞEHİR’DEKİ SON SÜREÇ
Bugün Eskişehir’deydik. Yılmaz Hoca, inanılmaz başarı hikayesinin sonunda görevi genç bir kadına, Eskişehir’in genel sekreteri olan, 5 yıldır belediyeciliği kendisi ile birlikte yapan Ayşe Ünlüce’ye devrediyor. 31 Mart tarihinde Eskişehirlilerin teveccühü ve onayları olursa. O yüzden gittik ve bugün de Eskişehir’de şunu yaptık. Eskişehir’de de şöyle bir durumla karşı karşıyayız. Bundan 8-9 ay önce İYİ Parti’den aday olan birisi Eskişehir’de milli irade hırsızlığı yaparak oyları aldı. AKP’ye karşı söylemlerle oy topladı, gitti AKP’ye katıldı. AKP onu ödüllendirdi ve karşımıza aday yaptı. Büyük siyasi yankesiciliğin Eskişehir’de doğurduğu tepkiyi deneyimleyerek geldik. Bunun altını çizmek isterim. İYİ Parti’den aday olacaksın, Millet İttifakında CHP ile aynı çerçevede yer alacaksın. 9 ay önce AKP’ye karşı muhalif oyları toplayacaksın. AKP’ye gideceksin ki o oyları toplarken de 5 milyon lira teşvik aldığı net ve inkar etmiyor. Gideceksin oraya, şimdi o partinin adayı olacaksın ve Yılmaz Büyükerşen gibi, Ayşe Hanım gibi hanımefendiye olmayacak saldırgan dil kullanacaksın. Gerçi Eskişehir’de de o bizim işimizi inanılmaz kolaylaştırmış durumda.
BURCU KÖKSAL’IN DEM PARTİ AÇIKLAMALARI
Burcu Hanım’ın durumu şu. Biz Afyon’a gittik. Burcu Hanım konuşmaya çıktı. Biz de konuşma notlarımıza bakıyoruz. Fotoğraf çektirmek isteyenler filan aracın içinde. Ben tabi konuşmada ne konuşulduğunu fark etmedim. Fark etsem doğrudan Afyon’da bir düzeltme, uyarı yapardım. Pek yukarıda ne konuşulduğunu duyabilecek bir durum olmuyor. Burcu Hanım sonuçta grup başkanvekilimiz ve ilinde şöyle adaylaştı. Tam bir mutabakatla adaylaştı. İl yönetimi geldi, bütün ilçe yönetimleri Burcu Hanım’ın aday olmasının en iyi durum olduğunu, grup başkanvekili olduktan sonra tanınırlığı ve popülaritesinin iyice arttığını… Burcu’nun özelliği şudur, Meclis açıksa Meclis’tedir, kapalıysa Afyon’dadır. Meclis’te her fırsat bulduğunda Afyon konuşur. Çalışkandır. İlinin sorunlarına duyarlıdır. O sorunları dile getirme konusunda mahirdir. Üslubu nettir, serttir ve böyle iktidar açısından tahrip edicidir. Hatta şöyle şakalaşmaşlar oluyor. AKP’den bazı isimler, biz de Burcu’yu destekliyoruz diyorlar. Afyon’u kaybederiz ama hiç olmazsa Meclis’te Burcu Köksal’ın taarruzlarıyla muhatap olmayız filan. Ben bunu otobüs üstünden de söyledim. Afyonlular hariç AKP’lilerin birçoğu Burcu’yu destekliyor dedim. Adaylaşmasının önünde hiçbir tereddüt yoktu. Afyon’da CHP’nin genel mutabakatı var. Burcu Hanım Afyon’da cumhur ittifakından da çok oy alıyor. Yapılan anketler onu gösteriyor. Heyecanı da umudu da ona dair. Ben de kazansın diye destek vermek için gittim. O ifadelerde, ifadeyi bugün kendisi de ayrıntılı açıklama yapmış. İfadeyi masaya yatırırsanız, satır satır okursanız, Mehmet Akif Bey gibi objektif gözle bakarsanız orada söylemeye çalıştığının şu olduğu anlaşılıyor. Ben sordum, telefonla konuştum. Dedi ki bizim burada ana propaganda şu, belediyeyi DEM’lilerle birlikte yönetecek. DEM Parti ile yönetecek, bunlar burada gizli ittifak yaptılar. Ben de diyorum ki, sizin gibi gizlemem. Ne Hüda-Par derim, ne DEM derim. Ben belediyeyi kendim yöneteceğim, DEM Parti ile yönetmeyeceğim. Bunu söylüyor. Tabi orada belediyenin kapılarının açık olması, siyasette çok kullanılan bir söz. Bir metafor. Kapıların açık olması, ayrımcılık yapmamak. Orada DEM Parti hariç dediğinizde kendisini DEM Partili hisseden, DEM Parti’ye bağlı gören, Afyon’da oturan, Türkiye’nin herhangi bir yerinde oturan DEM Partili seçmen, hatta DEM Parti’yi tercih eden Kürt seçmen acaba ırkçılık, ayrımcılık mı var diye düşünüyor. Sizin dediğiniz gibi. Niyeti o. Ben kendisini aradım, dedim ki Burcu böyle bir ifade olmuş. Bu ifade ile ilgili bir tansiyon yükselir. Ben Uşak’ta düzeltiyorum dedim. Aman başkanım siz düzeltin dedi. Konuştuk. Sonrasında bir televizyon yayınında bir arkadaş, o gazeteci arkadaş ile Burcu Hanım konuşmamış. Afyon’dan bir gazeteci ile konuşmuş, bir de ifadeleri ile ilgili ne dediniz, ne yaptınız deyince mesajlaştık diyor. Mesaj attım diyor. Dediği şu, benim DEM ile ittifakım yok diyor. Afyon’da günde her gün, 10 kere CHP, DEM ittifak halinde, Afyon Belediyesi’ni DEM Parti ile birlikte yönetecekler. Hatta diyorlarmış ki, eş başkan atanacak. Burcu’nun bu konuda tansiyonu yüksek. O ifadeyi kullanırken, öyle söylemiş. Sizin gibi olsa denir ki DEM ile birlikte yönetmeyecek. Ama Türkiye’de birazcık iktidara müzahir medyanın, trollerin gayretleriyle ama bazen de şöyle bir şey var siyasette, sizin ne söylediğiniz değil karşı tarafın ne anladığı önemli. O yüzden bir düzeltmeye ihtiyaç vardı.
BELEDİYEYE SOKMAM FALAN KABUL ETMEYİZ
Bugün Burcu Köksal yaptığı açıklamada şunu söylüyor. Hiç kimseyi ırkı, mezhebi ve görüşleri, siyasi tercihlerinden dolayı belediye hizmetlerinden esirgemeyeceğim. Kapım hepsine açık olacak diyor. Zaten aslında şöyle de bir şey oldu. Bizim halkçı belediyecilik taahhütnamesi vardı. 10 gündür aslında bunun konuşmalarını yapıyorum. Mal varlığını açıklayacağım, hayvan haklarına saygılı olacağım, çocuk haklarına saygılı olacağım. Gençlerin talepleri var, gençlik meclislerinin, ona saygılı olacağım derken, Burcu Hanım da biraz önce sosyal medyasından paylaştı. Şöyle de bir ifade var. Vatandaşlarımızın cinsiyet, dini köken, inanç, siyasi görüş, sosyal sınıf gibi farklılıklar nedeniyle dışlanmasına izin vermeyeceğime diyor. Aslında bu niyetin belediye hizmetinin sunulması noktasında bir art niyet olmadığını söylüyor. Ama şunu da doğru bulmam. Açık söyleyeyim. Ben de AKP ve MHP’li belediyeleri ziyaret ettiğim oluyor. Hatta deprem bölgesinde iyi faaliyetlerde bulunan AKP’li belediye başkanlarını arayıp, geçerken kahveni içeceğim deyip, halen daha kahve içmek üzere beni bekleyen AKP’li belediye başkaları var. Bir partinin milletvekili veya yöneticisi o ile gittiğinde, ilin valisini ziyaret etmek gerekir. Bu dönem valiler pek korkar oldu falan. Benim bir belediye başkanım eğer AKP’li bir milletvekili ya da yönetici, MHP’li bir yönetici, İYİ Partili bir yönetici ya da DEM’li bir yönetici gelip de ziyaret etmek isterse bu belediyenin kapıları sana kapalı diyemez. Nezaketle karşılaması, nezaketle uğurlaması gerekir. Ama belediyeyi yönetmek kapsamında kullandığını çok net söylüyor. O açıdan doğru buluyorum. Afyon’da bir ittifakımız yok, DEM ile işbirliğimiz yok. DEM ile olan süreci Burcu Köksal’a sırf Afyon’da Burcu’yu AKP ve MHP’liler sıkıştırmak için, bin kere söyledikleri için böyle keskin bir ifade kullanmış. Tanju Bey’in dediği şu, kaldırımda yürümek kişisel bir tercih. Tanju Bey kaldırımda yer değiştirecekse o kişisel tercih ama kamu hizmetinin sunumunda belediye hizmeti sunmam. Belediyeye sokmam filan öyle bir şey yok. Onu kabul etmeyiz. Tanju Bey de öyle demez.
EKREM İMAMOĞLU’NUN BURCU KÖKSAL AÇIKLAMASI
Sayın İmamoğlu’nun çıkışı şu. Burcu Hanım düzeltme yapmasa, durumda ısrarcı olsa, kötü anlaşılan anlamda tutumunu sürdürmeye devam etse zaten Sayın İmamoğlu’nun ifadeleri ve bizim düşüncemiz birbirinden farklı olmaz. O zaman bizim partide siyaset yapamaz. Sayın İmamoğlu’nun da durumunu şuradan düşünün. İstanbul’da kıyasıya bir yarış var. İstanbul’da DEM’in bir adayı var ama İstanbul’da belki DEM’e oy vermiş seçmenin önemli kısmı İmamoğlu ayrımcılık yapmadığı için, Kürt ve Türk, Alevi ve Sünni ayırmadığı için, geçmişte DEM Partili veya DEM Parti’nin üyesi, belediyenin hizmetlerinden yararlanma noktasında hiçbir ayrımcılığa tabi tutulmadığı için, onlara saygılı ve kucaklayıcı davrandığı için inanılmaz oy alıyor. Bir taraf diyor ki, vay efendim Kürtlere ayrımcılık, bu ırkçılık, faşizm filan. Orada telafi edici açıklama geciktikçe iddia güçleniyor. Ertesi gün olmuş Ekrem Bey sahaya çıkmış, o sırada bu konudaki net tavrını koymak istemiştir. Ona dair bir açıklamadır. Burcu Köksal’ın açıklamalarından sonra her iki açıklamanın ilk anlaşıldığı şekli ile o açıklamanın ve bu açıklamanın hüküm cümleleri düşmüştür. Önümüze bakıyoruz.
İMAMOĞLU İLE AÇIKLAMA ÖNCESİ YA DA SONRASI GÖRÜŞTÜNÜZ MÜ?
Biz Ekrem Bey ile günde birkaç kez İstanbul’u, İstanbul programlarımızı, İstanbul’da nasıl gittiğini, bir anket gelir dakikasında Ekrem Bey beni arar. Bize bir anket gelir ararız. Örneğin bir Silivri Çatalca programımız var. Bugün tekrar pazartesi günü için onu konuştuk. Arkadaşlar planladılar. Biz günlük ve anlık temas halindeyiz. Ekrem Bey ve Mansur Beyle. Bugün Mansur Bey ile birkaç kez görüştük. Bu ifadelerin İstanbul seçimleri açısından sıkıntı yaratabileceğini, meselenin DEM Parti’nin kendisi, kurumsal kimliği değil oy vermiş, gönül vermiş kişiler hatta oy vermese bile böyle bir gerçeklik var Türkiye’de, Kürt seçmen belki AKP’ye veriyor ama AKP DEM Parti’ye kötülük yaptığında içeriden onlar da tepki gösteriyor. Hatta milletvekilleri çok ifade eder kapalı toplantılarda. Yahu bu ifadeye ne gerek var? Çünkü orada muhafazakar Kürt ve AKP seçmenidir. Ama DEM Parti’ye yapılan bazı muamelelerde muhafazakar Kürt seçmen AKP’ye tepki gösterir. Ekrem Başkan dedi ki bu bir kırgınlık yarattı. Bir de şöyle bir şey var. Bazı şeylerin düzeltilmesi, onarılması noktasında bir açıklama oradan gecikti. Ben mesele Ekrem Beyin söylediği tarzda bir şey söylesem Burcu Hanımla ipler kopar. Sonuçta Afyon’da adayımız, seçimde önde gidiyor. AKP ve MHP çıldırmış. Afyon gibi hem Cumhuriyet için çok kritik bir yer. Her yönüyle çok kritik bir yerde seçimi alıyoruz. Tek çareleri böyle bir saldırı olmuş. Ona karşı da böyle bir yol kazası olmuş. Ben böyle yapsam, Burcu Hanım desem. Bu sefer sanki Burcu Hanımın ifadelerini bu sefer en masum anlamı ile yorumlayıp yahu Burcu Hanım ile CHP bu sebepten köprüleri attı derler, onun da başka bir maliyeti olur. O açıdan açıklamanın Ekrem Bey tarafından İstanbul seçimleri odaklı yapılmış olmasını doğru buluyorum. Bu açıklamanın yapılmasına rızam var. Bütün her şey bittikten sonra Burcu Hanım ile de tekrar konuştum. Zaten o her seferinde bana çok sevgisini ifade eden, benim onun üzerinde emeğim olduğunu söyleyen, hatta kurultayda farklı yerlerdeydik, kurultay sonrası bana geldi ve bana ben görevi bırakayım dedi, ben böyle bir şeye gerek yok. Göreve devam. Yeni bir sayfa açtık hepimiz için dedik. Orada da çok duygulanmıştı. Bugün de onları hatırlattı. Ben de kendisine şunu söyledim. Ekrem Beyle de konuştum, Burcu Hanımla da konuştum. Bu mesele CHP’de tüm taraflar açısından kapanmış bir meseledir.
YENİMAHALLE, POLATLI VE BALA’DA DEM’İN ADAY ÇIKARMAMASI
Kesin bir dille söylüyorum, öyle bir şey yok. DEM Parti ile kent uzlaşısı yapacak olsam Ankara’da. Kaldı ki şu kent uzlaşısı meselesini müsaadenizle bir daha tarif edeyim. Kent uzlaşısı böyle oturulup, konuşulup, protokoller yapılıp, altına imzalar atılıp, onun, bunun... Kent uzlaşısını DEM Parti şöyle tarif ediyor. Oy verebileceğimiz, kent suçları, kadın hakları, insan hakları konusunda, Kürtlere saygı konusunda bir aday varsa biz orada o adayı destekleriz, karşısına çıkmayız. Buna da kent uzlaşısı deriz diyorlar. Zaten bunu kendileri de şey yapmıyorlar. Orada şöyle bir tutarsızlık var. Ben baktım, Allah Allah dedim yani nasıl bir şey? Gerçekten ne amaçla yaptığını o açıklamayı bilmiyorum. Ben kent uzlaşısı yapacak olsaydım dendiği gibi, Polatlı gibi MHP’den bize geçmiş bir belediye başkanı var orada. Son derece Polatlı’da milliyetçi hassasiyetleri yüksek olan bir yer var. Ben Polatlı’da mı kent uzlaşısı yaparım. Bir de orada açık ara kazanılan bir seçim var. Etimesgut’ta mı yaparım? Etimesgut’ta nefes nefeseyiz. Bir anket 0,7 geride çıkıyoruz, bir anket 1,3 ileride çıkıyoruz. Ben yarın üçüncü mitingimi yapacağım Etimesgut’ta. Ankara’da fırsat buldukça boş duracağıma Etimesgut’ta, Mamak’ta miting yapıyorum. Çünkü burada 3 belediyeyi 8’e çıkarıyoruz. Şimdi ben kent uzlaşısını Etimesgut’ta yapmamışım. O kadar yakın ki Etimesgut’ta dünya kadar Kürt seçmen var. Onların oyu belirleyici olacak. Mamak’ta kent uzlaşısı yapmamışım. Alevilerin, Kürtlerin dünya kadar yaşadığı, HDP’nin adayının çok ciddi oy alma potansiyeli olan bir yer. Gideceğim Polatlı’da MHP’den CHP’ye transfer olmuş aday, gelmiş burada ve bir süredir belediye başkanımız. Seçimi açık ara kazanacak. Orada kent uzlaşısı. Ben anlayamadım bu nasıl bir şey? İnanamadım da. Mansur Bey ile de konuştum. O beni aramış, ben onu aramıştım. O bana videoyu atmış. Başkanım dedim, bu nasıl bir şey? Vallahi ben de anlamadım dedi. Belli kriterlerle DEM Parti, orada aday çıkarmak yerine bu taraftaki adayın kazanılmasını kendi stratejileri açısından doğru olduğunu düşünüyor olabilir. İstanbul’da nasıl bir kent uzlaşısı varsa, DEM Parti AKP’lilerin de kabul ettiği şekilde, en iddialı. Başak Demirtaş da çok iddialı bir isimdi. Ben sorulduğunda bana belki de sizin yayınızda da olabilir. En doğal hakkı aday olması, partisi için de çok güçlü bir adaydır diye söylemiştim. Ama Meral Danış Beştaş. Aramızda 40 santim vardı bizim Meclis’te. Hatipliğiyle, örgüte, teşkilatların hakimiyetiyle, kadın meselesi üzerinden kurduğu siyasetle çok etkilidir. Ben Beştaş’ı duyunca olabilecek en güçlü adaylardan birini çıkarmış dedim.
DEM PARTİLİLER CHP’NİN BELEDİYE MECLİS ÜYELİĞİNE YAZILDI İDDİASI
DEM Parti buraya ziyarete geldi. Orada açıklama yaptım. Dedim ki biz de ziyarete gittik. Hatta ilk önce dedim ki DEM Partinin sayın eş başkanları ile telefonda konuşunca dediler ki telefonda aradık, ziyarete geleceğiz. Beklerim dedim. Sonra farkına vardık ki DEM Parti kongresini bizim kongreden birkaç hafta önce yapmış. Sayın genel başkanımız kongre telaşıyla ziyarete gitmemiş. O zaman ben gittim önce ziyarete, onlar da bize. O gün ben burada söylemiştim. Ben Meclis’te grubu bulunan bütün siyasi partilerle eşit düzeyde ilişki kuruyoruz. Bunu gözleriniz önünde yapıyoruz. Gizli, saklı bir şey yapmıyoruz. AKP ve MHP’nin durumu şu, onlar görüşüyorlar. Hele hele AKP, birçok kez görüşüyor. Deseniz ki Özgür Bey bir joker hakkınız var. CHP ile övüneceksiniz. Neyiyle övünürsünüz derseniz, derim ki geçen bayramda bütün partilerle bayramlaşan tek parti CHP’ydi derim. Bu iyi bir şeydir, kötü bir şey değildir. Kıymetli bir şeydir ve siyasetin bu düzlemde olması lazım. Örneğin AKP ve MHP televizyonların önünde bayramlaşmıyorlar. Çünkü DEM Parti şeytan. DEM Parti ile bayramlaşmamanın siyasi getirisi var. Onların propagandası bayramlaşmanın bizim için bir siyasi götürüsü var. Bayram bitiyor, Meclis’te gong çalıyor. İlk arada Meclis başkanvekili arkaya geçiyor, grup başkanvekilleri arkaya geçiyor. Arkada hep birlikte bayramlaşıyorlar, sarılıyorlar, öpüşüyorlar, el sıkışıyorlar. Yapmayan çıksın yalanlasın. AKP grup başkanvekilleri desin ki, biz Meclis’in arka odasında HDP grup başkanvekilleri ile bayramlaşmıyoruz bayram sonrası ya da öncesi son oturumda. El sıkışmıyoruz. Öpüşmüyoruz, birbirimize sarılmıyoruz desinler. MHP’nin grup başkanvekilleri HDP ile bayramlaşıp, bayramlaşmadıklarını, haftada en az 2-3 kez, eğer HDP’li Meclis başkanvekili yürütüyorsa masanın başında o otururken, MHP’li, CHP’li, AKP’li, HDP’li grup başkanvekilleri. Aynı masada haftada 3 kez yemek yiyoruz akşam. Çünkü gidince yetişemiyoruz. Oraya söyleniyor. Yemeği Nimetullah Erdoğmuş ısmarlıyor hepimize. Racon odur. Nimetullah Bey mesele şöyle diyor bazen. AKP’nin, MHP’nin grup başkanvekillerine. Bir tanesi yoksa yemeği başlatmıyor, telefon ile arıyor, mutlaka bekliyorum diyor. Geçmiş dönemde de. Şimdi Sırrı Süreyya Önder için sorun. Eğer aynı masada yemek yemiyorlarsa söylesinler. Arkada bayramlaşıp, arkada konuşup, kadrajda düşmanız deyince samimiyet yok. Siyaseten anlaşmıyorsa siyaseten müzakere etmezsiniz. Siyasi ittifak kurmazsınız. Ama bayramlaşma siyaseten yapılan bir iş değildir. Ben bayramlaşmadan bahsediyorum. Siyaseten bir anayasa değişikliği olacak mesela, örneğin 1 Nisan sonrası gündem. İlk ziyareti DEM’e yapacaklar. Numan Kurtulmuş aday olurken ve seçildikten sonra, Bekir Bozdağ yargı paketleri için defalarca ziyaret etti. Ben dakika dakika Meclis’te kim kiminle. Haberli ziyaretler oldu ayrıca zaman zaman partiler çat kapı ziyaret de yapar. Siyaseten de görüşülüyor. Ben sahtekar değilim. Neysem oyum. Ben DEM Partiye şunu diyebilirdim. Meclis’te mi, basına açık mı? Kapalı mı diye soruldu. Ben DEM Partiye basına açık, herkesin gözünün önünde gittim. Oy aldıkları 7 milyon seçmenin bir meşru siyasi partiye oy vermelerinin bir gereğidir. Aslında bunu kapalı kapılar ardında çok daha sıkı fıkı yapanların, dışarıda bu işi şeytanlaştırmasını siyasi ahlaka uygun bulmuyorum.
İTTİFAKSIZ SEÇİMDE BAŞARI OLUR MU?
Bu seçimlerde CHP açısından hem risk, hem fırsattır. Risk şudur, kabataslak konuşalım. Geçen seçim İYİ Parti ile birlikteydik. O aralarda yaklaşık oyu yüzde 10 olarak ölçülüyordu, konuşuluyordu. HDP de o dönem hiçbir görüşme bizimle yapmadan, dediler ki biz AKP’ye kaybettirip, gücümüzü göstereceğiz. Kabataslak onlar da yüzde 10. Şu anki anketlere bir yüzde 20 ekleseniz biz Türkiye’de her yeri alırız. Rize, Kayseri’yi alırız. O yüzde 20 tamamen dışımızda olsa ve bu yüzde 20’ye eklesek, hem HDP hem İYİ Parti ile aynı anda kayıpsız bir ittifakın olanaksızlığını siz takdir edersiniz. Ama demek isteğim şu, o zaman yüzde 10 ağırlık potansiyel vardı. Bazı şehirde biri işler, bazı şehirde biri işlerdi. İstanbul’da ikisi birden işlerdi. Bu ittifakın olmaması, bir partinin kendiliğinden destek vermemesi. Bir partinin ittifak dışında kendini tutuyor olması dezavantaj şüphesiz. Bu da belli riskleri barındırıyor. Bu kadar yüzde 20 güç, İstanbul’da düştüğünüzde geçen seçim sonucundan düşseniz, mümkün değil bir şey yapamazsınız. Buradaki avantajımız ne? Ekrem Başkan, Mansur Başkan, Vahap Başkan, Zeydan Başkan ve Muhittin Başkanımızın AKP’den aldıkları belediyelerde gösterdikleri performans. Ama genel tanımlamalarla, eşit, ayrımsız, halkçı, dayanışmacı ve cesaretli belediyecilik yaptılar. Öyle olunca Türkiye’nin dört bir yanında pandemiyi çok iyi yönettik. CHP pandemide bu kadar canımız gitti, çok üzgünüz ama çok iyi bir sınav verdi. Bütün anketlere yansımış durumda. Pandemide 3-5 maske dağıtılamazken, kimsenin aklına gelmezken yerel yöneticilerimiz maske imalatına başladılar. Pandemi sırasında hizmet olarak belediyeciliğimiz AKP belediyeciliğinden pozitif ayrıştı. Onlar yapmadı değil, onlar krizlerin merkezden yönetilmesine alışmışlar, sahaya çıkmakta geç kaldılar. İnsanlar bunu karşılaştırıyor. AKP ve MHP’nin yönettiği belediyelerde sokağa çıkma yasağının olduğu günler sokaklarda in, cin top oynuyordu, hiç ses yoktu. CHP’nin yönettiği belediyelerde dozer sesi vardı, asfalt delme makinalarının sesi vardı. İstanbul’da İSKİ’nin bütün ekipleri bir köşede çalışıyordu. Sokak İstanbul Büyükşehir Belediyesi formalı on binlerce çalışandan geçilmiyordu. Pandemiyi bu açıdan belediye başkanlarımız belediyeciler olarak fırsata çevirdi. Bunu Antalya, Adana, Mersin ve Ankara yaptı. Hatta iç yazışmalar yapıldı. Bu şehirlerin yaptıklarını görünce diğer şehirlerimize yazı gitti, ilinizde sokağa çıkma yasağında trafikten dolayı yapamadığınız altyapı çalışmalarını yapın diye öğütte bulundu parti. 5,5 kat artmış yardımlar, CHP’li belediyeler sosyal belediyecilik yardımlarını artırmışlar. Hal böyle olunca CHP belediyeciliği iyi bir belediyecilik. Hatta AKP’nin sloganına bakın, gerçek belediyecilik diyor, CHP’yi algı yapmakla yani diyor ki halka siz iyi görüyorsunuz ama aslında iyi değil, algı yönetiyorlar. Yahu halk bilmez mi algı mı yönetiyorlar, hakikaten asfalt mı döküyorlar? Maske, sıcak yemek gelmişse gelmiştir. Kolinin içinden yardım paketleri çıkmışsa çıkmıştır. Sözüm şu, o yüzden o 20’nin önemli bir kısmı belediye başkanlarımız tarafından gönlünü aldıkları iyi hizmet ederek oyunu iyi ki buna vermişim diyen seçmen tarafından tekrar veriliyor. O yüzden biz İstanbul’da AKP’nin anketinde 4,5 puan diyorlar, bizim anketlerde 7 puandı.
İDDİALI OLUNAN YERLER
Bursa, Balıkesir, Manisa ve Denizli’de bir ikinci hattı çekme noktasında çok iddialıyız. Dörtte dört olur mu bilmiyorum. Ama en az dörtte iki bekliyoruz. Üç olursa çok sevineceğiz, dört olursa tadından yenmez. Hangisi en kuvvetli ihtimal derseniz Bursa en kuvvetli ihtimal. Ardından Manisa, Balıkesir, Denizli diye gidiyoruz. İyi Parti’yle ilişkim, beklentim hiç bitmez. Bir gün benimle birlikte sahada çalışan birisi zaten ne demek istediğimi anlıyor. Ben böyle yakasında güneş olan birisi varsa o karşıdan bana koşuyor, ben gördüğümde sarılıyorum, kendi partimizin üyesi kadar aramız iyi. Balıkesir, Ege seçmeni bizim komşumuz. Ayrıca Ahmet Akın Balıkesir’de herkese yakın. Ak Parti’sinden MHP’sine kadar çok sevilen bir isim. Şimdi Ahmet Akın geçen seçimlerde şöyle bir şey yaşadı. Aday gösterildi büyük teveccühle ve herkesin kabul ettiği şekilde gümbür gümbür belediye başkanı oluyordu. İyi Parti Balıkesir’i istedi. Genel Başkanımız Balıkesir’i veriyoruz deyince Ahmet Akın büyük olgunlukla, gözyaşları içerisinde ama dışarıya hiçbir şey demeden İyi Partili aday için çalışmaya başladı ve inanılmaz gayret gösterdi. Ahmet Akın elleriyle verdi Balıkesir’i, İsmail Ok aldı Ak Parti’ye verdi. Bu kadar net oldu bunu bütün Balıkesir biliyor. Elleriyle gitti Ak Parti’ye verdi. İş burada kalsa bir şey yok. Sonra Ak Parti’ye geçti. Ak Parti de onu bu dönem bir daha milletvekili yaptı. Şimdi burada bir siyasi yankesicilikle, bir milli irade hırsızlığıyla karşı karşıyayız. Burada kimin suçu yok? Ahmet’in yok, CHP’nin yok, İyi Parti’nin yok, Meral Hanım’ın yok. Burada İsmail Ok ve Ak Parti’nin yaptığı bir şey var. Zaten baktığınızda kabak gibi ortaya çıkıyor. O günlerde Ahmet Akın böyle davranınca Ahmet Akın’a kimseye borcum yok ama sana borcumu ödeyeceğim demişti Genel Başkan. Ben Genel Başkan’a bunu bir görüşmemizde anlatmıştım, bir kerede televizyonda şakayla karışık hatırlattım. Sayın Genel Başkan’da kızdı bana. Haklıdır, ablamızdır. Şimdi sizin ablanızla olan ilişkiniz nasıl? Yani ablanız sert de yapsa siz düşük tonla cevap verirsiniz. Çünkü aramızda başka hukuk var. En son taziyeye gitmiştim bir de sonra iki kere telefonla görüştük. Böyle siyasete dair konulardı. Siyaset yapma anlayışı açısından söylediğim bir söz değil. Bugün de söylesem arkasında durmam gereken bir söz. Ben muhalefete muhalefet etmem, iktidara muhalefet ederim. Muhalefete muhalefet etmek, iktidarın ekmeğine yağ sürmektir diye en az 200 kere meclis tutanakları altında demişimdir. Bunu bazen iki muhalefet partisi kavga ettiğinde bazen eskiden MHP bir ara işte yavaş yavaş Ak Parti’ye yanaşırken bize saldırmaya başlamıştı, hayatta cevap vermezdim, seçim yok bir şey yok. Ben muhalefete muhalefet etmem, gereği yok. Muhalefetle kavga eden devletin kendisine ödediği maaşa ihanet ediyor demektir. Çünkü devlet sana iktidara muhalefet edesin diye maaş veriyor.
İYİ PARTİ’NİN POLİTİKASI
Muhalefete sert söylemlerde bulunmak bir stratejiyse canları sağ olsun. Yok bir strateji değil gerçekten öyle yapıyorlarsa o zaman daha sert cevap vereceğim, üç kelime: ‘Yine canları sağ olsun’ Bu vakitten sonra şöyle bir şey var şimdi. Bu soruyu nereden dinliyorum biliyor musunuz? Genel başkan kulağıyla dinlemem. Ordu CHP adayının kulağıyla dinlerim. Ben böyle bir şeye kapı açtığım anda o arkadaşın emeği, yakınları, motivasyonu, CHP Ordu örgütü yani kazanmak her zaman her şey değildir. Ben Ahmet Akın’a Balıkesir’deki iyi insanların, yakasında güneş olan, olmayan ama gözünde gönlünde güneş olan bir sürü iyi insanın, adalet terazisinin bozulan ayarını yerine getireceğini, hakkını teslim edeceğini düşünüyorum zaten. Ama bu vakitten sonra bana şunu deseler yani Ordu’da sen Balıkesir’de ben, Manisa’da sen Adana’da ben, orada sen bu vakitten sonra olmaz. Her şeyin bir tadında konuşulacağı zaman var. O işin tadı bu vakitten sonra kaçar. Buradan sonra ayıp olur. Siz kendinizi Ordu CHP adayının yerinde düşünün. Harıl harıl çalışıyor. O da seçimi kazanacağına inanıyor, başarmak istiyor.
İSTANBUL ANKETLERİ VE SON DURUM HAKKINDA
Sürekli anket yaptırıyoruz. Benim gördüğüm anketlerde 1’er buçuk 1’er buçuk fark lehimize açılıyordu. Murat Kurum gösterilmeden önce, olmayan bir adaya karşı fark daha fazlaydı. Aday gösterildiğinde, iki aday sorulduğunda daha az fark vardı önce. Tabi o hızlı kampanyayla Murat Kurum ivme kazanıyordu biraz. Sonra Kurum kendi olmaktan çıktıkça şey yapmaya başladı. Yani Murat Kurum’a bir kimlik oturtmaya çalışıyorlar. Böyle kavga ediyor, hakaret ediyor, çatışıyor, alay ediyor bir şey yapıyor falan. Onun sayın Kurum’a oturmadığını ve seçmenin böyle şeylerden hemen adaya mesafe koyduğunu defalarca deneyimledim. Öyle bir şey var. 1’er buçuk puan 1’er buçuk puan her ankette geriliyorsa orada bir sorun var demektir. Benim tanıdığım Murat Kurum’la izlediğim Murat Kurum aynı değil. Benim en son gördüğüm anket 7’ydi. Ak Parti’nin anketinde 4,5 puan fark olduğunu arkadaşlar söyledi Ekrem Bey’in lehine fark olduğunu. Ben Kurum’un her ankette geriye gidişini Kurum’un üzerine oturmayan, sanki böyle hani konuşması dublajmış gibi dışarıdan başkaları söylüyormuş gibi oluyor. Bir de şey hissiyatı var. Böyle mahallede durun ağabeyim gelecek falan filan. Yani her an Erdoğan gelecek de vaziyete el koyacak algısı zarar veriyor. Ama tercih kendilerinin, sonuçta bu bir yarış. Seçmen meşru müdafaayı her zaman hak görür. Zaten bu vakitten sonra çok da dönüşü yok gibi görünüyor. Murat Bey’in şöyle bir durumu var. Geride olma psikolojisiyle icat çıkarmaya çalışıyor, polemik çıkarmaya çalışıyor. Mesela bir davetiyenin verilmiş olması kendileri açısından iyi bir şeydir. Mesela benim partimin bir davetiye yollamış olması iyi bir şeydir. Yollanmaması ayıptır. Yollanmış davetiyeye hayır yapmazlar, etmezler falan ve yoktan yere polemik çıkarmaya çalışması onun ivmesini aşağı düşürüyor.
İSTANBUL’DA PROJELER Mİ AĞIRLIKLI POLEMİKLER Mİ?
Ekrem Bey açısından projeler. Önümüzdeki hafta iki metro açılışı var. Sayın Kurum saldırıyor, olmadık polemik alanları açıyor Ekrem Bey’de meşru müdafaa hakkını kullanıyor. Ama ben her gün sabahleyin Ekrem Bey’in bir başka açılışını, bir başka toplantısını görüyorum. Zaten dünya kadar yapılan iş ortada. Ekrem Bey proje odaklı ve geçmişe göre Ekrem Bey’in avantajı şu: Eskiden yapacağız, edeceğiz diyorduk şimdi yaptık, ettik diyoruz. Eskiden vaat ediyorduk şimdi olanı söyleyip onları teminat göstererek gelecekte yapacaklarımızı söylüyoruz. İcraat yönünün çok güçlü olduğu bir yapı var. Trabzonlulara soruyorum ben, hemşeriniz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda Ak Partinin Trabzon’da kaç milletvekili var 4, kaç bakanı var 4, Ortahisar kimde Ak Parti’de, Büyükşehir kimde Ak Partide. 10 tane Ak Partili Trabzon’a bir tane hafif raylı sistem yapamadı, bir tane Trabzonlu CHP’li İstanbul’a 10 tane metro birden yapıyor diyorum, vallahi doğru söylüyor diyorlar. Çabaladıkça batıyorlar. Ben gözümle gördüm ve bütçe görüşmelerinde bunları tıkır tıkır tutanak altına aldırdık. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısını Ulaştırma Bakanı yaptılar belediyeyi kaybedince. Ulaştırma Bakanı çıktı İstanbul’da metroların ne için durduğunu anlattı. Finansman güçlüklerinden 10 metroyu durdurduk dedi. Ekrem Başkan ne yaptı? Japonya’da raylı sistemlerde çok başarılı bir cumhuriyet kadını Pelin Hanım Japonya’daki maşının onda birine İstanbul’da bir hikaye yazmaya da razı oldu. Geldi, ulaşımdan sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı olarak işin başına geçti. Amerika’ya, Londra’ya gittiğinde, dünyanın herhangi bir yerine gittiğinde Japonların o çok başarılı mühendisi şimdi İstanbul gibi bir metropolde metro inşaatları için kaynak arıyor. Pelin Hanım’ın yaptığı işler o kadar inanılmaz bir kaynak ve bir destek yarattı ki Ulaştırma Bakanı mecliste bunu öyle bir şeye dönüştürdü ki ‘Dış güçler yardım ediyor size falan bize olsa vermez.’ Doğru kadını bulup yollarsan, doğru işiler yaparsan verir. Dış güçler yardım ediyor da İstanbul’un metrosuna yardım ediyorsa ne iyi. Dış güç dediğin, kredi notuna göre çekiyorsun, günü gelince ödüyorsun. Bunun bütün Ak Partili belediyeler de peşinden koşuyor Ak Partinin kendisi de peşinden koşuyor. Dışarıdan kaynak bulmak ve dış kaynakla İstanbul’a metro yapmak, sonra günü geldiğinde onu ödemek kadar doğru bir şey var mı? İstanbul’un altında köstebek gibi ilerliyoruz.
İMAMOĞLU’YLA ARASINDAKİ SON DURUM
Bu gazetecilik, benim de işim bu sorulara cevap vermek. Ama bazen ekranlar altıya bölünüyor, hep bir ağızdan 6 kişi, 8 kişi konuşuyorlar. Olur olmaz, üslupsuz laflar sözler veya işte Hürriyet Gazetesi’nde Abdulkadir Selvi, bugün yazmış mesela inanamadım okuduğumda. Ben Ekrem Bey’e onu demişim, iki kişi arasında bir telefon görüşmesi Abdulkadir Bey’de var. Arkadaş bunu kaçıncıya yapıyor. Bunu yapıyorsan senin ortam dinlemesi ya da cihazla dinleme yapıyor olman lazım. İki kişi arasında görüşme gerçek değil ama bunu buraya yazmak gazetecilik değil. Öyle iftiralar öyle şeyler. Ben size bakın şöyle bir şey ifade edeyim. Biz Ekrem Bey’le bugüne kadar hiç tartışmadık. Hani diyorlar ya. Hiç ayrışmadık, hiç birbirimizi üzmedik birbirimize hiç kötü söz söylemedik. Ekrem Bey kendi sınırlarını görev alanlarını çok iyi biliyor. Bizim aramızdaki ilişki birbirimizin görev alanlarına çok saygılıyız bir, aramızda bir arkadaşlık bir kardeşlik hukuku var. Benim genel başkanlık anlayışım biz bir çakma Tayyip Erdoğan’la bu partiyi yönetemeyiz. Öyle karşısındakilerin tir tir titrediği, ona kızan buna hakaret eden, onu kovan, ona bilmem ne yapan falan. 81 il başkanımızın görünürde 36’sı toplamda 38’i, 40’ı Kurultay’da bizi destekledi son gün bir o kadarı karşımızdaydı. Gece 5’te bitti her şey, sabah 9’da kahvaltıya çağırdım. Hepsine dedim ki -birçoğu da istifa etmeye hazırdı sonradan gelip istifa edenler de oldu- dedim ki ‘Bugüne kadar olan her şeyi unuttuk, buradan sonrasına birlikte yol yürüyeceğiz, biz bu partinin evlatlarıyız.’ Ben en çok kavga ettiğim veya kongrelerinde benim hakkımda en ağır sözleri söylemiş arkadaşlarıma bile temiz bir sayfa açtım ve o arkadaşlar şimdi son derece nazik ve son derece üsluplu bir şekilde görevlerini yapıyorlar. Ekrem Bey’le bugüne kadar en ufak bir sürtüşmemiz olmadı. Ben ona baktığımda bir arkadaş bir kardeş görüyorum o da bana baktığında bunu görüyor. Genel başkanlığın gereği saygısında sevgisinde hiçbir zaman kusur yok. Bütün söylenenler aralarında şu oldu bu oldu. Ben Ekrem Bey’le ne kavga ederim, Mansur Bey’le de etmem hiçbir belediye başkanımla kavga etmeyi istemem. CHP’nin genel başkanlığı değişik bir şey. Bakın benim düne kadar birlikte tatil yaptığım, yediğim içtiğim, şakalaştığım, birbirimize el şakası yaptığım arkadaşlarım, yemek yiyoruz ben kalkıp lavaboya gidiyorum ben geri yerime gelene kadar kalkıp ayakta bekliyorlar. Yapmayın diyorum, yalvarıyorum. Birebir arkadaşım, sanki aramızdaki samimiyet ortadan kalkmış gibi olur diyorum, utanıyorum diyorum. Çünkü akıllarında şöyle bir şey var. Bu koltuk CHP Genel Başkanlığı koltuğu ve bu koltuk Atatürk’ün koltuğu, ona bir saygı. Bu konuda Ekrem Bey ya da herhangi birisi sıfır nokta bir milim eksiklik yapmaz. Kendine de yakıştırmaz, kimse de ona yakıştırmaz. Böyle bir şeyin olması mümkün değil. O ona şunu dedi, bu buna bunu dedi. Ben demişim ki gel sen otur falan. Hiç öyle bir şey yok. En kriz olabilecek meseleleri en iyi şekilde birlikte yönetiyoruz. Ben Ekrem beye, Ekrem Bey bana bir şey söylediğinde bunu görev alanlarımıza müdahale olarak falan konuşmuyoruz. Mansur Bey’de eleştiriye çok açık ben de çok açığım. Ankara’da mesela 3 ilçeyi 10 ilçeye 12 ilçeye çıkarma durumu var. En az 7 ilçe kazanacağız diye geliyoruz. Bu aramızdaki kuvvetli iletişim sayesinde. İstanbul’da hedef 14+14. 28 olmaz 24 olur. Olmadı 20’de kalır en kötü senaryo. Ama biz bir şeyi birlikte başarıyoruz. O yüzden aramızda bir çatışma yok. Niye çatışma olsun? Ben partinin genel başkanıyım. Ekrem Bey partinin büyükşehir belediye başkanı. O çatışma düşünenler niye ben bir şey söyleyeyim. Benim geleceğe dönük hedefim Cumhuriyet Halk Partisini ilk genel seçimlerde iktidar yapmaktır. İkinci bir hedefim yok. İlk genel seçimlerde iktidar yapmak. Tarihe 25-26 yıllık, erken olursa 23-24 yıllık Ak Parti iktidarını bitiren genel başkan olarak geçmek benim kızıma, çocuklarıma, aileme, kişisel geçmişime bırakacağım en büyük mirasımdır. Ondan sonraki süreçte Türkiye’de bir başka görev düşer, düşmez bambaşka bir şey. Benim tek hedefim seçimin kazanıldığı gece burada genel başkan olmak. Burada kim benimle niye çatışsın?
YEREL SEÇİMLERDEKİ BAŞARI KRİTERİ
Ben nisan ayının sonunda okula tayin edilmiş gibiyim. Öğrenciler Haziran’da karne alacak. Biz de okutmaya uğraşıyoruz. Ama şöyle bir şey var. Ben kendimle ilgili başarı kriteri şu, önümüzde yapılacak genel seçimlerde partiyi iktidar yapacağım. Yapmazsam bir gün görevde durmam. Olağanüstü kongreyi toplarım kendim de aday olmam. Yerel seçimlerde genel olarak tabloya bakacağız. Yükselen trend görüyorum. Elimizdeki 11 büyükşehrin tamamını kazanacağımızı. Birkaç kaybetsek bile başka birkaç yeri kazanacağımızı düşünüyorum. Olası bir yerde bir eksiklik var o neden kaynaklanmış bakılır ama CHP için bir yenilginin, felaketin beklendiği yerler değil. Anketlerden önce başka anketlerden sonra başka düşünüyorsunuz. Birkaç tane riskli gördüğümüz il var. Birkaç puan önde, geride olduğumuz iller var. Hiçbir ilin motivasyonunu düşürmek istemem. Havlu attığımız, kaybettiğimiz bir il yok. Olumlu göstergeler, olumsuzlara göre çok fazla. İttifak olmadan çatır çatır önemli bir başarı elde etmek üzereyiz. 1 Nisan’dan önce CHP’nin doğru stratejisinin ne olduğu konuşulacak.
LÜTFÜ SAVAŞ İSTENMEDEN Mİ ADAY GÖSTERİLDİ?
Hiç öyle bir şey yok. Mecbur kalmak diye bir şey yok. Süreci iyi yönettiğimizi düşünüyorum. Hatay’da birçok anket yaptık. Memnuniyet anketinde ‘değiştirilmesi şart’ çıkmadı. Üç kez sahaya ekip yolladım. Bütün aday adaylarını çağırdı komisyon, görüştü. Tamamında Savaş’tan kuvvetli desteği olan biri yoktu. Daha rahat kazanacak alternatif aradık. Bunu Lütfü başkandan hiç saklamadık. O ise kazanacağını söyledi. Son güne kadar özellikle 6 Şubat’ta gittiğimizde söyleyince herkes oradaydı. Tepkinin yüzde 99’u hükümeteydi. Sağlık Bakanı konuşmaya çıktı. İnsanlar acılı, haklı, bir şey diyemezsiniz. Sonrasında Lütfü Savaş’a da tepkiler gösterildi. Savaş yokken bize de genç arkadaşlar soru sordular. Ama yaygın bir grubu da orada biri ısrarla yönlendirdi. Biz gördük bütün herkes gördü ama sürecin sonunda benim aklıma, tepki vardı vs bir soru işareti daha geldi. Onun üzerine dedim ki ben bir anket daha yapacağım. Anket yapıldı. Cumartesi Lütfü Başkanı çağırdım. Sonunda Lütfü Başkanla değerlendirmeliyiz dedik. Lütfü Başkan müziğin de kullanıldığı reklam filminde kendi arzusu ile oynamadı Hatay bu haldeyken. Müziksiz bir reklam filmi yapsak mı dedik, reklam yapmamaya karar verdik. Lansmanda o yüzden ismini okumadık. Hazır gelmişken, ilçe belediye başkan adayları, ilçe başkanları toplandık. Tek tek söz verdik. Aday değişirse zaten bulamayız ayrıca bazı ilçelere zararı olur dediler. Arkadaşlar bunu söyledikten sonra Lütfü Bey’i yeniden çağırdım. Birlikte alternatif geliştirelim demiştim. ‘Bu seçimi benden başkası kazanamaz’ dedi. Bağımsız aday olmasından çekinmedim. Savaş olmazsa adayımızı çekeriz dediği için TİP, genel seçimlerde yüzde 8 almış ama son veri o. Yüzde 8 yer değiştirmesi önemli. Savaş ile konuştum. Görev sende başkanım dedim. Ayağa kalktı sarıldı, hatta biraz da gözleri buğulandı. Çıktım dedim ki yazın arkadaşlar bir mesaj, Savaş ile devam ediyoruz. Meselenin özü budur. Ondan daha yüksek kazanacak biri olsa aday yapardık. AKP’den de MHP’den oy alan bir isim kendisi. Ben bunu söyleyince eleştirildim. Siyasette adayı kazanmak için gösterirsiniz. Benim görevim kazanacak adayı göstermektir.
ADAY BELİRLEME SÜRECİNDE YAPILAN TERCİHLER
Ahmet Akın, kurultay gününün genel başkan yardımcısı, Kemal Bey’in en yakını. Birinci turla ikinci tur arasındaki süreçte yanındaydı. Kurultaydaki bir numaralı kurmaylarından bir tanesi. Bursa, aynı şekilde imzasıyla mücadelesiyle. Burcu Köksal o şekilde. Zeydan Karalar, Mersin, Antalya, Aydın. Daha hangisini sayayım? Hepsi Kemal Bey’in en güçlü destekçileriydi. Daha da uzatabilirim. Mansur Bey bile Kemal Bey’e imza vermişti. Bunlar atanırken kimse adayın performansına baktığımızı söylemiyor. Ben varım, heyet var, MYK var, PM var. Adayın belirleniş yöntemini konuştuk.
EKREM İMAMOĞLU – TUNÇ SOYER BULUŞMASI
Ekrem başkan, Tunç başkan için beni aradı. Bir sorun olur mu dedi, memnuniyetimi ilettim. Soyer İzmir’e de destek oluyor. İzmir’e destek vermemesi kendisi açısından telafi edemeyeceği bir tahribata neden olur. Tunç Bey’e buluşmada anketi gösterdim. Bizde daha iyi anketler vardı dedi ama sonuçta zaten parti bir karar vermiş. Ben buraya davet ettim iyi bir sohbet yaptık. Bir görev teklif ettim ama sonrasında kendisi açısından anlaşılabilir ölçüde belirli bir vadeye yaydı. Yurt dışı temsilciliklerden sorumlu olma gibi. Washington, Brüksel ve Lefkoşa’daki temsilciliklerinin genel koordinatörlüğü ile ilgili. Şimdilik kabul etmeyeceğini söyledi ama ileride birlikte bir şeyler yapacağız. İzmir, bugüne kadar 6 kadın başkan olmuş. 9 kadın seçilecek yere koyduk. Ben İzmir’e kadın büyükşehir belediye başkan adayı koymamasını doğru bulmuyorum. 12 adayım, 40 yaş altı ve ben İzmir’de bambaşka, yani sokağı heyecanlandıran değişim yaşadık. İzmir seçmeninin notu çok kıt ve CHP’den beklentisi çok yüksek. 30 adayım 42 yabancı dil biliyor İzmir’de. İnsanların bakıp da işte İzmir böyle yönetilir diyeceği bir şehir. Bu, öncekileri kötülemek değil. Değişim budur. Yaş ortalaması 43 olan bir PM ile yönetiyorum CHP’yi. Çok net bir şey söyleyeyim. Çankaya, CHP’nin amiral gemisidir. Hiç talebi olmadığı halde Gül Çiftçi’nin adı geçti. Diğeri daha iyi olduğu için tercih edilmiş değil. Bir yerde tasarruf kullanacaksak Çankaya’da kullanırız. Ben Çankaya’ya ilk günden beri söylüyorum. Ya kadın ya genç aday koyacağım diye. Bundan 5 yıl sonra Hüseyin Can Güner’e şaşıracaksınız. Parti Meclisi’ne gelmiş, gençlik kollarından gelmiş birisine emanet ettim. Atatürk’ün İsmet Paşa’ya duyduğu güven neyse Özgür Özel’in Hüseyin Can Güner’e duyduğu güven de odur.”