banner16

Olympiakos’un sahibi Vangelis Marikanis 3-0 kazandıkları maçtan sonra oyuncularına, "İstanbul'da, kendi şehrimizde böyle bir galibiyet elde etmek çok önemliydi. Bu akşam burada kazanırsanız efsane olursunuz. Bu zaferimiz tüm Yunanistan'a armağan olsun" demiş.

Höst, nereden senin oluyormuş İstanbul!

Böyle şövenist söylemleri sevmem ama; bak koçum 29 Mayıs 1453’te Fatih var ya Fatih Sultan Mehmet, Konstantin’in elinden alıverdiğinden bu yana İstanbul bizim şehrimiz. Her ne kadar hor kullansak da 568 senedir bizde. Küflenmiş ırkçı söylemleri bırak da işine bak. Kazandığın sadece 3 puan. Sporu pis hülyalarınla pisletme. Beyninin çürüklüğünü futbola karıştırma. UEFA adam olsa bu pisliğin yaptığı ırkçılığı en ağır şekilde cezalandırır.

Ne yani Marsilya’dan puan çıkartan Galatasaray’ın Başkanı Burak Elmas da, “Fransa Kralı François’yı Habsburg hükümdarı Şarlken’den korumak için Barbaros Hayrettin Paşa’nın 500 gemisiyle girdiği Marsilya Limanı’ndan 1 puan çıkardık” mı deseydi.

Boş işler bunlar Vangelis kardeş, fazla kurcalama; Ege’nin iki kıyısındaki halklar artık böyle şöven lafları yutmuyor.

Haaa bu arada İstanbul’un kıskanç iki kardeşini tek yumruk yaptığın için de teşekkürler. Keşke Süt Kardeşler filminde de oynasaymışsın, Münir Özkul’la Adile Naşit bile sonsuza kadar limonsuz-sirkesiz mutlu mesut yaşarlardı senin entrikalarına inat.

İÇERİDE BAŞKA, DIŞARIDA BAŞKA

Kuruluş amacına ihanet etmiyor Galatasaray. Türk olmayan takımlara karşı gösterdikleri gücü lokal rakiplerine uygulayabilseler şu anda 12’nci yıldızdan bahsediyorduk. Bence dün gecenin tek aksayan ismi Kerem’di. Son dakikalar biraz sıkıntı oldu ama demek ki isteyince oynayabiliyormuş takım. Bu hafta sonu da başkanı insanlıktan nasibini almamış bir takıma karşı aynı futbolu bekliyoruz. Ne yapalım başka türlü konsantre olamıyorsunuz.

Bu arada maç içindeki olaylardan dolayı gelebilecek cezalara karşı yönetimin uyanık olması şart. “Tribün olaylarını Galatasaray taraftarı değil, Marsilya taraftarı başlattı” diyen Canal + spikerini şahit götürsünler UEFA yetkililerine. Bir de Fransız polisinin şapşallığından dem vursunlar. Stada sokulması yasak olan o meşaleler nereden geldi? Bu kadar beceriksiz polis olur mu? Beni zamanında Bordeaux Garı’nda durdurup valizimi zorla arayan, kendilerine fransızca cevap verince nereden fransızca bildiğimi kurcalayan, bağırıp ortalığı velveleye vermesem kim bilir neler yapabilecek 2 metrelik memurları olan çevik kuvvet birimi CRS (Compagnies républicaines de sécurité) polislerinin maçta görevli olduklarından şüphem yok. Acar Fransız Polisi’nin meşaleleri atlaması olanaksız, kasıt mı var ne? Yönetimin olayların üzerine gitmesi gerek çünkü mağdur Galatasaray’ı bu hikayeden suçlu çıkaracaklar.

Fransa’da en çok Ermeni’nin yaşadığı kenttir Marsilya ve memleketimizde yaşayan Ermenilere de benzemezler. Taksicisi Türk olduğunu anlarsa taksisine almaz, fırıncısı ekmek satmaz. Hırsızı, arsızı, nursuzu boldur. Gece rahat rahat dolaşamayacağın ender Avrupa şehirlerinden biridir. Erkeğinin de kadınının da 3 kelimesinden biri küfürdür. Polisin provokasyonu sonucu bu tekinsiz şehirde üzücü olayların yaşanmaması da hepimiz için büyük şanstır.

FEN DEĞİL FB, GAL DEĞİL GS

Eksenini kaybetmiş yeni yayıncı her hafta başka bir skandala imza atıyor. Fenerbahçe’nin kısaltması FB’dir, Galatasaray’ınki de GS. Ekranın sol üst köşesine maç esnasında yazılan FEN ve GAL’ı düzelttirmek için Katarlı yayıncı kuruluşla bayağı mücadele etmiştik. Zar zor tımar edebildik. Demek ki sırada Acun Ilıcalı’nın kanalı var. Nasıl olsa o da gelecektir yola.

TRAFİK CANAVARLARI

İstanbul’u hor kullandık dedik yazının başında, Marsilya’ya da tekinsiz kent deyince iki gündür yaşadıklarım geldi aklıma. Uzun süredir sabahları araba kullanmamıştım İstanbul’da. İki gündür oğlumu okula bırakıp alıyorum “Prime time”da. Ya ben alışıklığımı kaybetmişim ya da insanlar bu 3-4 yılda iyice tırlatmışlar. Gelin isterseniz trafiği sınıflandırarak inceleyelim.

HUSUSİ ARAÇ: Çoğunluktalar, her on arabadan dokuzunu kullanan cahil ve ruh hastası. Hiçbir kuralı bilmiyor veya sallamıyorlar. Eller kornada her fırsatta datlıyorlar. Uzatmadan yaşadığımı anlatayım. Başakşehir-Halkalı ayrımındayız. Dokuz şerit birbirimize düğümlenmişiz. Uzun uzun çalan bir korna ve akabinde gençten biri çağanoz çağanoz başka bir arabaya doğru yürüyor. Nasıl sinirlenmiş, kıpkırmızı, “Sadece sinyal vermekle iş bitmiyor” diyor direksiyonda sinmiş bir kadıncağıza. Bağırdıkça bağırıyor. Kadının suratı bembeyaz. En azından 25-30 araba olaya şahit ama herkes kör herkes dilsiz. Maalesef ben hem görüyorum hem de bayağı çenem düşük. Çıktım dışarı, “Ne bağırıyorsun lan kadına. Sinyal vermesi yeterli, noterden izin kağıdı mı getirsin sana” deyince kem küm etti arabasına döndü. Klasik pis kokan, kel kafa, kirli sakal, akşamdan kalma şiş göz bir tip. Bunlar teker teker bir işe yaramıyorlar ama yanında birkaç arkadaşı olsa delikanlıca döverlerdi beni. Yeni türediler ve sürü halinde yaşamayı tercih ediyorlar.

BELEDİYE OTOBÜSÜ: Arabalarının cüsselerine güvenip ve sanırım kendi malları olmadığı için bodozlama kullanıyorlar. Yanaşırken, kalkarken, yolda giderken bakmadan girip çıkıyorlar. TIR’ın olsun istiyorsun o anda altında, deveden büyük fil var lafı gelyor aklına da. Sayın Ekrem İmamoğlu’nun biraz kulaklarını çekmesi gerek bu belediye otobüsü şoförlerinin. Minibüs desen pek kalmamış ana yollarda metro ve metrobüs sayesinde.

OKUL SERVİSLERİ: Her yerdeler, her deliğe girip çıkıyorlar. Deli gibi hız yapıyorlar. Meğer sabahları iki servis atıyorlarmış. Bu yüzdenmiş aceleleri. Çocuklarımızı bu ruh hastalarının eline bıraktığımıza inanamıyorum!

TAKSİLER: Sanki hepsi birer kovboy. Her türlü acar işi yapıyor, vızır vızır şerit değiştirip trafikte zorlananların üzerine üzerine gidiyorlar. Bak kardeşim o kadın belki senin tek seferde döneceğin yeri üç manevrayla dönebiliyor ama belki de sen bir tanesini beceremediğim yerde üç dil birden konuşuyor olabilir. Keşke her şey iyi araba kullanmakla bitse ama kazın ayağı öyle değil.

POLİS: Adı var kendi yok. Ne bir kavşak da, ne bir ayrım da, yol birleşimin de, kenarında tek bir polis yok. Bazı noktalarda park etmiş arabaları var çakarları patlayan. Belli ki nöbetçiler, personelleri ise arabanın içinde muhabbatteler.

Ancak şu emniyet şeridinde seyretme ustalıklarına hayranım. Belli ki bir müdür evinden işine gidiyor. Önde eskort sanki Dalton kardeşleri kovalıyormuşçasına tüm sirenlerini ışıklarını açmış insanları tedirgin ederek, “Kenara çekil. Çekil, çekil, çekil” diye böğürüyor hoparlörden. Arkadaki makam aracında ise müdür gazetesini okumakta. Yani operasyon moperasyon yok. Müdür bey işe gidiyor o kadar, ekibi de mastürbasyonda.

Bir de servis otobüsü  versiyonu var bunların, al müdürün makam aracını koy sicil memuru otobüsünü, hal aynı.

Artık emniyet müdürü mü, trafik şube müdürü mü, adalet bakanı mı; biri uyarsa da görevlerini yapsalar, ayrıcalıklıklarını suistimal etmeseler. Bağırıp çağırmadan da herkes gibi gidebilirler işe.

Sabahları trafik o kadar başı boş ki, sal 06:30-09:30 arası polis teşkilatını sokağa, kesecekleri cezayla her gün doları bir lira aşağı çekersin.

[email protected]

--

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner36