banner16

Ulus olarak ve özellikle de okumuş ve çağdaş bakışı olan Atatürk nesli, onun emanetlerini, onu methederek, ona olan karşı duruşları ve saldırıları da bu şekilde karşılayacağımızı sanarak avuna geldik...
 
Oysa o zaten dünyaya mal olmuş bir değerdi!
 
Kendisi bile, bir toplantıda genç bir kişinin, söze onu methederek başlamasında, sözünü keserek ''beni methetmeyi bırakınız ülke için ne yapmamız gerektiğinden bahsediniz'' mealinde bir müdahalede bulunmuştur! Oysa bugüne kadar hatta bu andan itibaren bile, yediden yetmişe, ekranlarda, sokakta, kurumlarda ve üniversitelerde okumuş aydın kesim, onun bizden istediklerini gene onun tırnağı kadar yapabilsek ve doğrular karşısında dik durabilseydik bile, bugüne kadar yapılan yanlışların ve kaybedilen milli değer ve onurumuzu yerine tekrar ve daha güçlü olarak koyabilirdik...
 
Atatürk ve onun silah arkadaşlarına ve çağdaş cumhuriyet rejiminin kıyısından köşesinden sözde özgürlük ve düşünce hürriyeti adı altında, medyada kadrolu ve papağan gibi, hep aynı çarpıtmaları yapanları, muhatap almak bile, onlar için bir başarı olmaktadır. Zira siz yanlışı bile tartışırsanız, karşı tarafı iknaya kalksanız, esas mücadele gündeminizi kaybedersiniz. Zaten onlar da bu yönde demagoji uzmanı olmuşlar! Ayrıca tartıştığınız her şeyi de benimsemiş olursunuz...
 
Gündemler uzun bir zamandan beri bu yönde bilinçli çarpıtılmakta ve cumhuriyet ilkeleriyle bağdaşmayan tüm değişiklikler, ekonomik krizler eğitimdeki yıkımlar, bu şekilde ve başarı ile tartışmaların dışına taşınmaktadır. Ama piyasalar, pazarlar, ücretliler batan şirketler, okullardaki son ayrım, neyin nesidir anlayan var mı? Çıkan kararnameler neleri kapsıyor, bilen duyan ve tartışan var mı? Bence esas başarı budur ve yediden yetmişe bir oturup düşünmekte, onun kazandırdığı, denizcilik, Sümerbank, Seka, limanlar, tarım, milli sanayi, kurum ve fabrikaların kimlere peşkeş çekildiğini ve akli eylemlere yönelmekte büyük yarar var diye değerlendirilmeliyiz...
 
Bir günlük üzüntü ve methiyelerle değil onun istediği eylemlerle ona layık olabileceğimizi de asla unutmamalıyız!
 
Atamızın huzuruna gönül rahatlığı ve başımız dik olarak çıkmak istiyorsak? 364 günümüzde onun çağdaş ilkelerini koruyup, kollamakta onun tırnağı kadar dik ve cesurca durabilmeliyiz.
 
Diyor ki… ''Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki… Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz… En doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur…Hayatta En Haki Mürşit İlimdir”.. M.K. ATATÜRK
 
Bir de bugüne kadar yaşanan gerçeklere ve uygulamalara bir bakalım, acaba asıl eksik ve yanlış yapan kim?
 
11 Kasım 2017'de kabul edilen torba yasa ile Günün Yirmi Dört Saate Taksimine Dair Kanunu'nda yapılan değişiklikle, Bakanlar Kurulu, 1 saati aşmamak kaydıyla ileri saaat uygulaması yapmaya yetkili oldu.
 
Öncesinde, Ulu Önder Atatürk'ü hayata gözlerini yumduğu saat, 09.05'te, tam zamanında ve saniyesi, saniyesine sirenler çalarak, saygı duruşu ile anıyorduk! Oysa artık, Ekim ayında değişmesi gereken yaz saati, normal bölgemiz için geçerli ve olması gerekli LMT ya da YOZ Yerel Ortalama Zamana göre, bir saat daha geridedir! 10 Kasım 1938 yılından beri kış saati aynı olduğu için, iki yıldır kışında uygulamaya konulan yaz saati nedeniyle, yapılan tüm anmalar ne yazık ki gerçek zamana göre ve bilimsel olarak bir saat erken ve 08.05’te yapılmaktadır...
 
Onun yaptıklarını överek değil, onun eserlerine sahip çıkıp dik durabiliyorsak bununla biz gurur duyabilmeliyiz!
 
Ruhu şad olsun...

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner36