Felaketlerin en büyüğüdür çekirge istilası. Yolları üzerinde yenilebilecek ne varsa yerler. Müthiş bir hızla ürerler ve yayılırlar, hepsi birbirinin aynısıdır. Yemleri az gelirse yamyamlaşırlar. Genelde orta doğu, Afrika ve Asya’nın fakir coğrafyalarında görülürler.
Alınan tedbirler neticesinde bizde özellikle cumhuriyetten sonra pek görülmedi. Ancak maalesef son yıllarda başka kılıktaki çekirgelerin istilası başladı.
Badem bıyıkları, üzerlerinde sakil duran ucuz takım elbiseleri, yılışık gülüşleri, mütedeyyin görünme çabalarıyla tanıdık en başta. Sonra semirdiler ülkenin kanını emerek ama hiçbir şeylerini değiştiremediler. Takım elbiseleri pahalılaştı ama aynı sakillik devam etti.
İHANET GİBİ YASA: 5177!
26 Mayıs 2004’te değiştirilen kanunla yüzbinlerce maden arama ruhsatı verildi. Özellikle 5177 sayılı yasa temel mantığı kamu yararından madenci çıkarına çevirdi. Tüm doğal ve kültürel zenginliklerin korunmasını, insan ve çevre sağlığının korunmasını amaçlayan özel yasalardaki hükümler madencilik faaliyetlerinin sınırsızca yürütülebilmesi için 5177 sayılı yasa ile ayıklandı.
Böylece madenci kılığındaki çekirgeler zeytin ağaçlarını bile keserek memleketten iri lokmalar koparmaya başladılar AKP’nin döneminde. Üstüne üstlük kullanılan zehirlerle yüzyıllarca ot bile bitmeyecek topraklar bıraktılar arkalarında.
Devlete ait ne kadar fabrika varsa ya üç otuz paraya satıldı ya da rekabeti engellemek amacıyla kapatıldı.
Şeker üzerinden gidelim isterseniz. Ekonomi uzmanı Murat Muratoğlu araştırıp yazmış...
AKP hükümeti işe yaramıyor ya da devlete yük diyerek şeker fabrikalarını sattı. İşte elde edilen gelir:
Kırşehir 48, Yozgat 40, Niğde-Bor 49, Çorum 76, Turhal Şeker Fabrikası ise 82 milyon dolara satıldı. Toplam 295 milyon dolar ediyor.
Geçen sene bir çırpıda ithal ettiğimiz şeker 400 bin tonmuş. 320 milyon dolar ödemişiz. Hem de bakanın, “Şeker rezervlerimiz taşıyor, çiftçiye şeker pancarı ekimi için kısıtlama getireceğiz” söylemlerinden birkaç ay sonra! Yani tüm şeker fabrikalarının satışından gelen para bir yıllık şeker ithalatımızı karşılamıyor. Çekirge bile insafa gelir birkaç fabrikayı yemez, bırakırdı!
Yağ, un, nohut, fasulye, mercimek; hepsini aynı dümenle yutmuş aç gözlü acımasız çekirgeler.
SATILIK OY
Ev yapacağız ayağına ormanlık alanlar, tarım arazileri, sit alanları, doğa güzellikleri katledildi. Müteahhitleri bu kadar seven bir iktidar daha görmedi Türkiye. Yer gök inşaat. Kilometrekareye beş AVM (alış veriş merkezi) düşen semtler var. Rant andları olmuş; aylık 100 lirayla yüzlerce milyon lira arasında gelir elde eden AKP sempatizanları var. Bizzat kendi araştırmam; Fikirtepe’de bir market zincirinin mağazasında parti hesabından ayda bin lira civarı erzak alan yüzlerce aile varmış. Biri bana rastladı. Adam anlattı, “Bize kimse bir şey vermedi şimdiye kadar, Reis veriyor” dedi. “Birinin vereceğine muhtaç olmadan kendinin kazanacağı bir düzen sağlasa sana Reis de sen de oyunu satmasan” dedim ki linçten zor kurtuldum. Babalar cümlemin ilk kısmına değil de son kısmına takılmışlar. Neticede Kuran’a el basarak aldığın mal karşılığı oyunu bir partiye angaje ediyorsan onun diğer adı da oyunu satmaktır! Çekirgeler bu ahlaksız yöntemle de ruhumuzu emiyor maalesef!
Yeni yapılana rakip olmasın diye havaalanına önce hastane sonra da millet bahçesi yaptılar. Göz göre göre talan ettiler Avrupa’nın en güzel havaalanını rant uğruna. Pistler, terminal binası, altyapı, metro hattı; hepsi boşa gitti. Sürünen ekonomimiz için pavyoncu zengin çocuğu hovardalığında bir karar. Bu kadar acımasızlık sanırım çekirgenin bile aklına gelmez!
96’da askerken postalla alınmadığım Salda Gölü’ne dozerlerle girdi çekirgeler. Yenecek bir şey olmamasına rağmen yine daldılar! Amaç karın doyurmak değil, güzeli, eskiye ait ne varsa yok etmek. Yok ederken de hep aynı masallar, “Başörtülü bacıma üzeri çıplak deri pantolonlu adamlar saldırıp üzerine işediler, görüntüler bu cuma”, “Camide bira içtiler, görüntüler bu cuma”. Baktılar ki beceriksiz muhalefeti oyalamaya yetiyor, seviye atlayıp işi, “Cami yaktı bu sürtükler”e getirdiler. Tabii bu arada dolar 18’i, euro 19’u zorluyormuş ne gam! Hem de tek bir adamın inadı yüzünden. Dese ki, “Bu kardeşiniz de yanılabilir, faiz enflasyonun salt sebebi değilmiş” diye, dolar 10 liraya düşmezse ne olayım.
Uzaktan büyük resme bakınca sanki ülkenin iyi olmasını istemiyorlar entariyle sokakta dolaşma hayalleri kurdukları için. Ama bu ülke insanı sandıkları gibi değil. Mücahit diye sınırdan merdivenle yurdumuza aldıkları baldırı çıplaklar, unutmasınlar ki kalıp vatanları için savaşmaktan korktukları için karılarını, analarını, bacılarını, çocuklarını bırakıp kaçan abazanlar. İlk fırsatta ya tüyer ya da sahibine hırlar!
Haaa bizi sorarsan, iyiyiz. Ne kadar iyi olduğumuzu da Erciyes Üniversitesi’nin bahar şenliğindeki onbinler gösterdi. Değil tek şahsın, milyon tane olsan da Atatürk sevgisini yüreğimizden sökemezsin. En yalpalayanımızın bile günün sonunda söyleyeceği laf, “Muhtaç olduğum kudret damarlarımdaki asil kanda mevcuttur” olacaktır.