Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin diktatör mü? Evet.
Kompleksli mi? Evet.
Kendini beğenmiş mi? Evet.
Acımasız mı? Evet.
Dünya barışı için çok büyük bir gücü elinde tutan tehlikeli bir kişi mi? Tamamiyle evet.
Aynı zamanda ülkesinin geleceğini kurtarmak isteyen bir vatansever mi? Ona da evet.
Peki, neden daldı Ukrayna’ya biliyor musunuz? Ülkesini NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) tehdidinden korumak için. “Biz de NATO üyesiyiz, ne tehlikesinden bahsediyorsun sen kardeşim?” dediğinizi duyar gibiyim. Çok sevdiğim bir yakıştırmayı söyleyerek durumu nasıl algıladığımı sizlere aktarmaya çalışacağım.
Bir adım geri gidelim ve büyük resme bakalım...
HER TOPRAKTA GÖZÜ VAR
İkinci Dünya Savaşı’ndan kısa bir süre sonra ABD (Amerika Birleşik Devletleri) ile SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) arasında yaşanan soğuk savaşta ABD başta Türkiye olmak üzere SSCB sınırına yakın ülkeleri NATO adı altında topladı. SSCB ise Varşova Paktı ismi altında Arnavutluk, Bulgaristan, Çekoslovakya, Doğu Almanya, Macaristan, Polonya ve Romanya’yı yanına aldı. ABD topraklarına yakın olan Küba da SSCB’nin ileri karakolu oldu.
Bu it dalaşı kısaca 1991’de SSCB’nin dağılmasına kadar sürdü. Ekonomisi çöken SSCB’yi oluşturan cumhuriyetler bağımsızlıklarını ilan ettiler. Ukrayna da onlardan biriydi. SSCB’nin dağılmış olmasına rağmen Rusya bu ülkeler üzerinde baskısını hep hissettirdi.
Dünya’daki her toprakta gözü olan ABD ise “Size özgürlük ve demokrasi getireceğiz” ayaklarında SSCB’den ayrılan ülkeleri kışkırtmaya başladı. Varşova Paktı üyelerini NATO’ya para vererek transfer etti. Bulgaristan ve Romanya kozlarını iyi oynayarak NATO’ya geçerken ekonomilerini de ABD’ye düzelttirdiler.
Biz ise tüm süreçte sırtımızın sıvanmasını yeterli gördük. ABD’den çok ABD’ci olarak ABD’ye yaranmak istedik. Ülkesinden çok kendini düşünen politikacılar yüzünden soğuk savaş ve sonrasındaki süreçte ekonomi yarışında hep geride kaldık.
TURUNCU DEVRİM YALANI
Fırsatları asla kaçırmayan ABD 2000’li yıllarla beraber SSCB’den ayrılan cumhuriyetlere pençesini geçirdi. Jeopolitik konumları yüzünden Ukrayna ve Gürcistan’a gaz vermeye başladı. Turuncu Devrim yalanlarıyla ülkelerin başına piyonlarını yerleştirdiler (Arap Baharını da sanki Araplar akıl etmişti!). Rusya ise topraklarının hemen dibindeki bu kaynaşmadan rahatsız oldu. Kayıtsız kalmayacağını ifade ederek 2008’de Gürcistan’a, 2014’te de Ukrayna’ya saldırdı. Kırım’ı ilhak etti, Gürcistan’daki ayrılıkçı kalkışmayı şiddetle bastırdı. Aynı bugün olduğu gibi ABD, NATO ve Avrupa ülkeleri bu saldırıları kınamakla yetindi.
Bu arada Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenski’yi koltuğuna ABD’nin yerleştirdiğini bilmeyen yok. Geçtiğimiz günlerde aşırı milliyetçi Zelenski’nin paracıklarını Ukrayna bankaları yerine vergi cenneti bir ada ülkesine gömdüğünü okuduk. Zaten bir devlet adamının bu kadar kısa sürede nasıl bu kadar parası birikir anlamak mümkün değil!
SAKİN VE AKILLI OLMA ZAMANI
ABD, Dünya’nın öbür ucundan Karadeniz’de de düdüğünü öttürmek istiyor. Avrupa’nın akıllı ve güçlü ülkeleri olmasa Ukrayna bugün NATO ülkesiydi. Rusya, Putin gibi fütursuz bir lideri olduğu için belki de dün dünya savaşını başlatmış olacaktı. Neyse ki Ukrayna’nın üyeliğine Almanya, İngiltere ve Fransa şiddetle karşı çıktılar da ABD’nin istediği felaket senaryosu gerçekleşmedi. Savaşın tek galibi silah tüccarlarıdır. Doğal olarak onlar hep savaş olsun isterler.
ABD bizi çok sevse F35 savaş uçağı projesinden çıkarmazdı. Şimdi çıkarı var ki tescilli Türk düşmanı Biden bile gülücük emojileri gönderiyor memleketimize.
Tüm bu hikayeden ders çıkarmamız gerek. Heyecana kapılıp Rusya’ya atarlanmak bugün için yapılacak en hatalı davranış olur.
NOT 1: Kötü bir haber; bu savaş zam yapmaya teşne büyüklerimize şahane bir bahane olacaktır. Benzin, mazot, doğalgaz, elektrik ve her şeye yine astronomik zam geliyor, gardınızı alın!
NOT 2: Ukrayna’nın işgali nedeniyle Ukraynalı kadınlarla ilgili espri yaptıklarını sanan andavallardan bir insan olarak tiksiniyorum.
