banner16

Asena’yla (eşim) uzun süredir Kars’ı görmeyi istiyorduk, Doğu Ekspresi’yle gittik...

İstanbul’dan çık otele gir tam 36 saat. 20’li yaşlarınızı geride bıraktıysanız biraz zorluyor. Yine de çok güzel manzaralar görüyorsunuz. Konfor düşkünlüğünüz belirleyici olacaktır ama hayatta bir kere yapmak gerek diye düşünüyorum.

Ankara-Kars arası 24.5 saat deniyor ama yemekli vagonun kralı Fesih Ağabey 3 saat rötara neredeyse zil takıp oynayacaktı. Bu arada sohbetiyle, aklıyla, becerikliliğiyle Fesih Ağabey’e vagon dolusu teşekkürler. Bize çocuğuymuşuz gibi baktı, müteahhitlere peşkeş çekilmiş TCDD’yi yeniden sevdirdi.

Yemekli vagon derken pandemi nedeniyle sadece bisküvi ve çay var. Gidecekseniz nevale çantası yapmadan gitmeyin. Kuşetli kompartıman istiyorsanız da bir ay önceden harekete geçmeniz şart. “Gencim, pulmanla da giderim” diyorsanız YHT dahil iki kişi yarım depo benzin parasına İstanbul’dan Kars’a demiryolu vasıtasıyla gidebilir.

Bizi Ankara’ya götüren Yüksek Hızlı Tren ise tam bir fiyasko. 4 saat 15 dakika denilen yol 5.5 saat sürdü. Sadece su var ve yata yata gidilen Ankara-Kars yolculuğundan pahalı.

Bu yazıdan olumsuzlukları uzak tutmaya çalışacağım çünkü Kars bambaşka bir dünya. YHT’nin hatırını önümüzdeki günlerde sorarız, dönelim Kars’a.

Şehir alıştığımız Anadolu şehirlerinden değil, UNESCO tarafından Dünya Mirası ilan edilen Ani Harabeleri ise bildiğimiz dünyadan değil.

Şehri Ruslar inşa etmiş sonra da çekip gitmişler ya da gitmek zorunda bırakmışız. Binalar taş, birer sanat harikası olmasalar da bize dayatılan mimariden fersah fersah sıcak ve zarifler. Küçücük şehir merkezinde gezerken onların yaptıklarıyla bizim yaptıklarımızı şaaak diye ayırt edebiliyorsunuz. Geniş cadde ve sokaklar da bir Doğu Avrupa şehrindeymişsiniz hissini veriyor. Halk klasik Anadolu esnafı, dışarıdan gelenin nasıl keserim derdinde. Köylerdeki halk ise sizi koyacak yer bulamıyor.

KOÇ KÖYÜ VE YASEMEN

Hanımeli Restoran’da tanıştığımız Ayşegül’ün köyüne gittik. Ayşegül de ilk defa görecek Koç Köy’ü. Merkeze 40 kilometre uzaklıkta yolu Bahçelievler - Bağcılar arasından daha düzgün. Ayşegül’ün ailesinden kalan Yasemen Teyze’yi ziyaret ettik. 85 yaşındaki güzel bakışlı Yasemen iki göz evinin bir gözünün tapusunu verecekti az daha bize. Yemek, yatak-döşek teklifleri canıgönüldendi. Gerçek insanlığın hâlâ var olduğunu görmek Pandora’nın Kutusu’ndan son olarak çıkan umut kadar insanın içini ısıtıyor.

Daha sonra Koç Köyü Mandırasını karış karış gezdik. Mandırada bulduğumuz Levent bize peynirin, kaşarın, tereyağının nasıl yapıldığını anlattı. Televizyondan seyretmek gibi değil, sütün girdiği yer ile kaşarın çıktığı yer arasında yapılanlar 5-6 aya anca sığıyor. “Mayaladım, al ye” değil! İnanılmaz lezzette Kars Kaşarı tattık, içinde yabancı bir maddenin olmadığını bilmek bile lezzete lezzet katıyor. Fiyatlar İstanbul’a göre son derece makul. Türkiye’nin her yerine vakumlu, strafor kutularla kargo yapıyorlarmış. Mayıs tereyağları da pek meşhurmuş. İlk mandıra tecrübem değil, bu kadar büyük, temiz ve içiçe bir tesisi ilk defa görüyorum.

EĞLENİRKEN DÜŞÜNMEK

Gece hayatı, yeme içme, eğlence, meyhane bizim işimiz. Uzun zamandır ilk defa bir restoranda dört dörtlük bir gece geçirdik. “Nerede akşam yemeği yesek?” diye yazdık Google’a, tak diye burası çıktı. Arabayı park ederken kanımız bir anda ısındı Hanımeli Kars Mutfağı’na. Camda kocaman “Tek rakibimiz anneniz” yazıyor. Sahibi Dilek Hanım anlattı sebebini. Her insan özellikle oğlan çocukları en çok annesinin yaptığı yemeği beğenirmiş, ithafen mottoları yapmışlar bu sözü. Bir kadın dayanışma mekanı. Mutfakta kadınlar çalışıyor, Karslı kadınların el emekleri de satılıyor. Çatal kaşık servisleri harika. Kağıt poşetle sunanlara duyurulur. Bir şeye kadın eli değince gerçekten göz zevki de damak tadı da artıyor. Yemekler yöresel ve lezzetli, fiyatlar AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda cumhurbaşkanlığı yapan Recep Tayyip Erdoğan’a rağmen makul.

Eşi Çetin Bey eski bir halk oyuncusuymuş. Akordeonuyla, söylediği bölgesel şarkılarla, aktardığı bilgilerle, Atatürk’e bağlılığıyla mükemmel bir açılış yaptı. Sonra âşıklar geldi mekana. Gerçek bir Türk gecesi yaşattılar bize. Mikrofon gücünün arkasına sığınan hoppidi şıkkıdı söyleyip eğlendirdiğini sananların mutlaka bu iki âşığı izleyip bir şeyler öğrenmeleri gerek. Hoş vakit geçirirken bir yandan da düşündürüyor Ensar Şahbazoğlu ve Bilal Ersarı. Gerçek manada gecemizi aydınlattılar. “Bu konsept İstanbul’da olabilir mi?” diye düşünmek bile İstanbul’un ne kadar yoz, hoşgörüsüz bir şehir olduğunu bir kez daha hatırlattı bana. Sanki bundan 20 sene önce olabilirdi ama yaratılan dindar ve kindar nesillerle artık imkanı yok.

54 yaşıma basmama bir ay kaldı. Yiyip içtiğim mekan, şehir, ülkenin haddi hesabı yoktur. Kesinlikle lezzette ve eğlencede en iyi 10 restoran anımda yer aldı o Kars akşamı.

Elinize sağlık, ağzınıza, aklınıza sağlık.

ANİ HARABELERİ

Kars’ın görülebilecek her yerini gezdik. Hatta Çıldır Gölü’nü kaza eseri tavaf bile ettik. Kaleye çıktık, Katerina Sarayı’nda uyuduk, çarşısında dolaştık. 40 kilometre uzakta bir köyü bile gördük ama Ani Harabeleri bambaşka bir mekan. Dedim ya en başta; sanki başka bir gezegenden!

MÖ 1000 yıllarında Urartular’ın yaşadığı iddia edilse de Ani’nin bilinen geçmişi 5’ncı yüzyıla kadar gidiyor. Kars’ın güneydoğusundaki Arpaçay boyunda bir antik kent.

İki Ermeni Beyliği, Gamsaraganlar ve Bagrationiler arasında gidip gelen şehri kuran Gamsaraganlar 780 yılında tası tarağı Bagrationeler’e satıp Bizans’a göçmüşler. Bagratlar da 961’de başkentlerini Kars merkezden Ani’ye taşımışlar. İnanılmaz büyük ve mükemmel estetik bir şehir. 6 kilometre yürüdük ama sanırım yüzde birine ayak basamadık. 977 ve 1020 yılları arası 2’nci Smpat ve Gagik dönemlerinde altın çağını yaşamış Ani. 100 bin nüfusa ulaşmış. O yıllarda İstanbul’un 300 bin nüfusu olduğunu göz önünde bulundurursak uygarlığın ne seviyede olduğunu daha kolay anlayabiliriz. Hatta içinde Zerdüşt ateşgedesi olabilecek bir yapı bile var.

Rakımı yaklaşık bin 800 metre gibi zorlu bir coğrafyada Ani’nin. Buna rağmen İpek Yolu’nun vazgeçilmez duraklarından biri olmuş. 

1045’te Bizanslılar Bagratlar’dan, 1064’te de Selçuklular Bizanslılar’dan şehri almışlar. Alparslan Ani’yi almış ama yerleşmemiş. 1072’de Anadolu’daki ilk Türk camii, Menuçehr inşa edilmiş. Kürtler, Gürcüler, Moğol İlhanlılar, Celayirliler, Karakoyunlular hüküm sürmüş. 1319 depreminde kısmen, Moğol istilasında da Timur tarafından neredeyse tamamen yıkılmıştır. Yıkamadıklarını da güçlerinin yetmediği için yıkamadıkları söylenir. Gerçekten de yerinden kalkmayacak kadar büyük taşlar, günümüzün makinalarını bile çaresiz bırakacak kadar sağlam binalarıyla, onca istilaya, yağmaya, depreme, soğuğa rağmen hâlâ dimdik ayakta Ani.

Günlerce anlatsam yetmez. Camiyi restore etmişler, elektrik hattı çekiyorlar. Bir karışa bir karış kazmışlar. 50 metre yürüdük kazılan yolda, onlarca insan kemiği bulduk Asena’yla. Büyüklüğü yüzlerce Bergama kadar, kurulduğu ayrıca görülmeye değer görkemli kanyonun karşı kıyısında bile yapılar var. Elalem çıplak, kıytırık kanyonunu bile ne biçim pazarlıyor! Doğuda, soğukta, mahrumiyet bölgesinde olduğu için oldukça ihmal edilmiş. Bütün bu olumsuzluklara rağmen mutlaka görmeniz gereken devasa bir antik kent. Karda dolaşamazsınız, mevsimi ayarlayın. Rahat bir ayakkabıyla en az bir gününüzü ayırın. Pişman olmayacaksınız.

Ani’siyle, mimarisiyle, Çıldır’ıyla, yemekleriyle, köylerindeki güzel insanlarıyla, âşıklarıyla âşık olunacak bir şehir Kars.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner36