banner16

Galatasaray Şampiyonlar Ligi ön eleme rövanş maçına çıkacak stadı yok.

Ülkemize doğudan Afgan sağanağı başladı.

Taksicilerden şikayeti olmayan yok.

Gündemi kuasar yıldızı (parlaklığı 4 trilyon güneşe eşit, dakikada 600 dünyayı yutabilen yıldız türü. Bir nevi kararmamış kara delik) kadar hızlı ve aç olan ülkede en kolay işi ben yapıyorum. Habercem sayesinde istediğimi yazabiliyorum. Hakaret, aşağılama, kişisel hakları ihlal etmeden ülkede eleştirilmesi gereken her şeyi eleştirebiliyorum. Medyanın çok küçük bir kısmı bu özgürlüğe sahip. Yeni ortaya çıkan badem bıyıklılara değil ama medyada eski dönemden kalan arkadaşlarıma çok üzülüyorum. Onlar da benim gördüklerimi görüyorlar tabii ki ama elleri kollları bağlı. “Altınoluk altın için siyanüre boğuluyor” diye yazsa siyanüre boğan patronunun arkadaşı çıkıyor. Hoooop kapının önüne. Zaten izin vermezler basılmasına, göze battığıyla kalır haberi yapan çünkü çok ciddi bir sansür var. Hatta daha da acısı oto sansür var. Korku imparatorluğunun baş belası duygusu. Sıra sana gelene kadar her şeye gözü kapamak.

Ne demiş Hazreti Muhammed, “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.”

Ya Hazreti Ali ne demiş, “Haksızlık karşısında eğilmeyiniz. Zira hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz.”

Tımarhanedeki durum tespitinden gündemine geçelim...

KAFAMA TAKILAN SORU!

Tamam 5-1’i halletmek çok zor. Nitekim elendi Galatasaray. Avrupa Ligi 3. turundan devam edecek Türk olmayan takımları mağlup etme uğraşına ama benim derdim başka!

Diyelim ilk maç 5-1 değil de 1-1 bitmiş olsa. Galatasaray’ın her şekil galibiyeti turu getirecek. Yine Başakşehir Fatih Terim Stadı’na gidecek takım da o takımı bağrına basan hocanın tabiriyle “İtici güç” taraftar da.

İTİCİ GÜÇ TARAFTAR DEMİŞKEN...

Kendi futbolcusunu yuhaladığı zaman bazen gerçekten çok itici olabiliyorlar. Belki sezon sonuna kadar orta saha ile forvetin koordinasyonunu Ömer Bayram yapacak. Asist yaptığında, gol attığında yüzüne nasıl bakacak o ergen yuhçular. Yok Ömer’in değil, kendi yüzlerini kastediyorum. Kıymet bilmez nankör, sabırsız, tatminsiz, okumayan, cahil ama her şeyi bildiğini sanan, hayatı Hollywood filmlerinden ve Kurtlar Vadisi’nden apartmaya çalışan, kısa yoldan voliyi vurmak için çırpınan, mafya özentisi, en ufak tartışmada korkaklar gibi silaha-bıçağa sarılmaktan çekinmeyen çok kötü bir nesil yetişti son 20 yılda. Hani vardı ya bir temenni, “Dindar ve kindar bir nesil yetiştireceğiz” diye. Müjdeler olsun ki gerçek oldu Gerçek oldu ama kindarlık ağır basınca dindarlık gaddarlığın gölgesinde kaldı. Ama nesil öyle kendini beğenmiş ki şimdi onları yetiştirenleri de beğenmiyorlar. Yetiştirenler de işin farkında ki her şeyi ettiği gibi gönüllerindeki nesli ithal ediyorlar Suriye’den, Somali’den, Afganistan’dan! Bu arada çöldeki vaha gibi bu neslin küçük bir bölümü ise mükemmele yakın bilgiyle doldurdular kendilerini. ABD, İngiltere ve özellikle Kanada kapış kapış alıyor bu gençlerimizi.

GALATASARAY YÖNETİLMEMİŞ

Taraftarı ve yeni nesli bir kenara bırakıp konumuza dönelim.

Neden maçı başka statta oynadı Galatasaray?

Çimleri yetişmedi Yeni Sami Yen’in de ondan! İş bilmez Mustafa Cengiz ve arkadaşları her şeyi olduğu gibi stadın çimlerini de beceremediler. Hadi başkan rahatsızdı; bir tane yönetici bile maç takvimiyle çimlerin durumunu aynı cümle içinde düşünemedi mi!

Sanırım bu beceriksizler mangasınının Galatasaray’dan kokusunun çıkması için daha çoooook uzun seneler gerekecek.

Gerçekten çok yazık. Koskoca Galatasaray stadının bakımı yetişmediği için elalemin stadına mahkum kalıyor. Belli ki bu grup insan 3.5 sene sata sava, kaza eseri yönetmiş Galatasaray’ı. Ben bunun 20 senelik versiyonunu da biliyorum ya neyse.

MÜLTECİ YAĞIYOR

Ülke nüfusu 80 milyon, kaçağıyla 7-8 milyona yakın Suriyeli, Somalili, Afrika kökenli mültecimiz de oldu son 3-5 yılda. Şimdi de Afgan sağanağı başladı. Yasal yollardan günde 800 Afgan’a pasaport veriyoruz. Yanlış okumadınız vize değil pasaport. Bize gelenlerin pasaportları bile yok. Avrupa’nın 300 bin nüfuslu ülkesine girebilmek için vizeniz olması gerek. Biz bırakın vizeyi, pasaportu bile olmayanları alıyoruz içeri. Bir de günde bin 500 civarı Afgan elini kolunu sallayarak dağdan bayırdan kaçak olarak giriyor.

O kadar Afgan’ın içinde bir tane kadın, çocuk, yaşlı yok. Hepsi askerlik yaşında saçı sakalına karışmış, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan gençler.

Biz ne biçim bir ülkeyiz ki bu insanları tüm şehirlerimize salıyoruz. Kaos başladı bile; mahalle kuruyorlar mülteciler, adam kesiyorlar, baltayla palayla saldırıyorlar.

Daha dün geldiler aman dilenip, şimdi Şile’de cankurtaran bıçaklıyorlar. 10 yıl sonra neler olabileceğini düşünen var mı acaba Cumhur İttifakı’nda?

Bu nasıl bir siyasi görüş?

Mültecilere sahip çıkacaksan kamp yapacaksın. Paçan sıkıyorsa binleri, yüz binleri, milyonları o kampta bakacaksın. Öbür türlü, “Sen gir bi ülkeye de Allah rızkını verir” dersen vatandaşın işsiz, aldığın mülteci de kayıt dışı çalışan olur. Artık her yerde görüyoruz bu kaçak işçileri. Afgan, Suriyeli amele pazarları var. Türkler’in yarı fiyatına çalışıyorlar. Suriyeli genç kızlar en kolay yoldan para kazanmaya bakıyorlar. Afganlar için öyle bir tehlike yok çünkü daha Türkiye’de bir Afgan kızı görülmedi.

İnsanın aklına bin türlü şey geliyor. Ordu mu kuruluyor Suriyeliler’den, Afganlar’dan? ABD’nin bir oyunu mu? Yeni özgürlük ve barış getirilen ülke biz mi olacağız? Oy için mi bu yapılanlar? Kandırılıyor muyuz acaba yine?

Millet işi gücü bıraktı bunları düşünüyor. Adamlar öyle rahat ki; bayram için ülkelerine gidip akrabalarını görüp geri geliyorlar!

Hani savaştan kaçmıştı bunlar? Külahımız olsa o bile yemez bu yalanları.

Sonumuz hayır olur umarım!

TAKSİLER DÖKÜLÜYOR!

Arkadaşlarıma sordum, “Taksiler hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye. Bir dokunduk bin ah işittik!

Ortak şikayetler; pisler, hem arabaları hem kendileri pis kokuyor, kabalar, güzergah seçiyorlar, Arap turist istiyorlar, arabalar dökülüyor böbrek taşı döktürüyor, yol bilmiyorlar ya bilmiyor ayaklarına yatıyorlar, müşterinin istemediği müziği dinliyorlar vs.

Ortalama on taksiden 7-8’i böyle. İyiler her şeyde olduğu gibi azınlıkta.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi yeni havaalanı garabetinde kontrol yaptı geçenlerde; 700 taksiden 400’ü bağlandı. Sebebi ise i-taksi yerine kendi yazılımlarını kullanarak yüzde 8-10 fazla ücret almak.

Çözüm yolu çok basit ama uygulaması imkansız görünüyor. Hiçbir taksi plaka sahibi taksicilik yapmıyor. Bir taksi plakası 2 milyon lira. Sahibi 9 bin liraya aylık kiralıyor plakasını. 9 bin lirayı çıkartmak üzerine de 3-5 kuruş kazanmak isteyen kiracı ne arabasına ne kendine bakım yaptırıyor ne de temizlik.

Sistem değişmedikçe taksilerde kalite artmaz. Bizi yönetenler neden bu işi çözmüş ülkelerin sistemini araştırıp uygulamaya geçirmezler anlyamıyorum. UBER geldi rekabet edeceklerine döve döve kapattırdılar! Devlet de Devlet’in polisi de bir anda taksilerden yana cephe aldı. Bu işin içinde de mi oy kovalamaca var mı diye düşünmeden edemiyor biraz aklı olan!

Almanya’da en lüks araçlardır taksiler. Hepsi pırıl pırıl. Bebeğinle binmeye kalksan bagajdan bebek koltuğu çıkartır Alman şoför. Alman şoför dediğime bakmayın hepsi Türk. Kuralı koyup uygulatınca Türk de olsan Alman da olsan kuzu kuzu uyuyorsun.

Eğitimi beceremediniz, ekonomiyi beceremediniz, diplomasiyi beceremediniz, komşuların mülteci istilasını yönetemediniz, turizm battı, basın bitti, tekstil can çekişiyor, küçük esnaf kepenk kapattı, fabrikalar ya satıldı ya tasfiye edildi.

Belli ki iki ters bir düz yenilmiş, tavlayı koltuğunuzun altına almış gidiyorsunuz. Bari giderayak iyi bir şey yapın; taksi mafyası problemini çözün de milletin arkanızdan konuşacak iyi bir şeyi olsun.

[email protected]

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner36