Hem de Tevfik Fikret’in yolundan ilerlemeye çalışan, Türkiye’nin batıya açılan penceresi sanıyla anılan Galatasaray Lisesi’ne!
Tabii bu tartışma biraz eski, geçtiğimiz yıllarda Vahdettin Engin’in Galatasaray Lisesi ile adı anılmaya başladığında konu alevlenmişti. Sıkıntı, siyasi görüşü ve adının ülkeyi satıp kaçan padişahla aynı olmasıydı...
VI. Mehmed, diğer adıyla Vahdettin. Osmanlı’nın son padişahı, işgal kuvvetlerinin komutanı Harrington’a mektup yazarak teslim olan ve ülkeyi düşmana bırakıp karılarını bir gemiye doldurup Malta’ya kaçan adamla aynı ismi taşıyordu yeni müdür adayı!
PADİŞAH VAHDETTİN’İN MEKTUBU
Dersaadet (İstanbul) işgal orduları kumandanı General Harrington cenablarına.
İstanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden İngiltere Devlet-i Fehimesine iltica ve bir an evvel İstanbul'dan mahall-i ahara (başka bir yere) naklimi talep ederim efendim. 16 Teşrinsani (Kasım) Sene 1922
Halife-i Müslimin
Mehmed Vahdeddin
MÜDÜR VAHDETTİN’İN RÖPORTAJI
Padişah olanı her işi eline yüzüne bulaştıran Damat Ferit Paşa’yı eleştirenlere “Ben istersem Rum Partiği'ni de Hahambaşı'nı da sadarete getiririm'' diye cevap verebiliyordu. Üslup size yabancı gelmiyor sanırım. “İstersek Montrö’yü da iptal ederiz” diyenlerle aynı zihniyetteymiş Padişah Vahdettin.
Neyse bizim Vahdettin başka...
Galatasaray Lisesi Müdürü, Abdülhamit ve Osmanlı hayranlığı ağırlıklı ondan fazla kitabı var. En meşhuru “Bir devrin son Sultanı, II. Abdülhamit.” Osmanlı’da en fazla toprak kaybeden padişah unvanlı Abdülhamit’i mezardan çıksa tapacak kadar sevmiş sevgili Müdürümüz!
Tarihçiliğiyle övünüyor. Bedri Baykam ve onlarca konuya uzak kişi gibi durduk yerde ortaya çıkıp son günlerin popüler konusunun üzerine atladı.
“1959 öncesi şampiyonluklar sayılmalı mı sayılmamalı mı?” polemiğine elinde benzin bidonuyla daldı. Sportif bölümünü bildiğinden de değil ha, sadece Osmanlı hayranlığının tatminini yapmak için atlamış konuya. Kısaca diyor ki, “1923’ten önce yani Osmanlı zamanında da futbol vardı. Onlar da sayılsın, 1923-1959 arasındaki şampiyonluklar da.”
3 MAÇ KAZANAN ŞAMPİYON MUDUR!
Peki Sayın Müdür, 3 maç oynayıp kazananı şampiyon ilan eden, aynı sene iki şampiyon çıkaran sistemin neresinden tutacaksın? İstatistiki rakamlara bağlanmamak akademisyenliğin ilk kurallarından biri değil mi? Onun için o unvanları vermeden önce sizden araştırmanızı, kitap yazmanızı istemiyorlar mı?
Ayrıca ne ilgilendirir sizi Galatasaray’ın Fenerbahçe’nin şampiyonluk sayıları. İnternetten ders anlatabilecek kaliteli hocalar bul o pırıl pırıl gençlere. Geçen seneki düşüş bu sene de devam ederse Fenerbahçe’nin 1959 öncesi şampiyonluklarını mı anlatacaksınız velilere. Bırakın Abdülhamit’i falan, çağdaşlığa dönün, internet eğitimine ağırlık verin. Dağıtılan kağıtlarla o gemi yürümez. Sahip çıkın çocuklara, bırakın şampiyonlar kendi işlerini yapsın, siz de sizinkini!
Haaa, bir de ufak detay vereyim. Müdür Vahdettin müdür olmadan önce gönül verdiği Fenerbahçe Kulüp Üyeliği’nden mecburen istifa etmişti.
Öyle kötü bir devre denk geldik ki; sağımız solumuz, önümüz arkamız hep hamaset, hep tuhaflık dolu. Biri çıkar der ki “Ülke şahlandı, aştık, çağ atladık, Almanya bizi kıskanıyor!” Oysa ki fakirliği geçtik, açlık sınırındayız memleketcek! Öbürü der ki, “Kalabalık ve kapalı yerlerde virüs hızlı yayılıyor, izin vermeyeceğiz.” Sonra bakar görürüz ki lebalep AKP kongresinde yakalanmamak için bir köşeye sinmiş. Bir başkası da der ki, “Sonunda üniversitelere cami geldi, müjdemi isterim.” Üniversite orası kardeşim, başka iş yapılıyor orada. Adı da bilim. Camideki bambaşka bir şey!
Bizim Müdür Vahdettin de tabii ki bu havada “Özgür eğitim, laik eğitim” falan diyecek hali yok! Futbola vurmuş kendini.
