banner16

Haftaya isimleri Ali ancak fikirleri pek de âli olmayan iki spor karakteri damga vurdu. Fenerbahçe Başkanı Ali Koç ve TRT spor yorumcusu Ali Gültiken.

Efendim Sayın Koç, Oğulcan’ın Galatasaray’a transferini eleştirirken üst gamdan, "Bu olay tüm takımları ilgilendiriyor. Sahada rekabet ettiğimiz kadar transferde de rekabet ediyoruz. O alanda da uygun hareket edilmesi lazım. Biz daha fazla dillendiriyoruz. Bunun yakın takipçisi olacağız" diyebiliyor. Ortada bir usulsüzlük varsa bile TFF ve Türk Mahkemeleri, olmadı UEFA bu işin takipçisi olabilir. Diğer takip edenler Galatasaray’ın yürürken bıraktığı ayak izlerinin kıvrımları arasında çırpınır dururlar.

Akıl alacak gibi değil! Türkiye’nin en saygın ailesinin bir ferdi sadece bir kulübe fanatiklik derecesinde sempati duyduğu için ailesinin adını bu kadar pervasızca ortaya atabilmesi çok garip. 

2018-19 sezonunda Galatasaray’ın 69 puanla şampiyon olduğu yılı 46 puanla 6’ncı sırada tamamlayabildi. Sezonun büyük bir bölümünü ise düşme hattına yakın geçirdi.

2019-2020 sezonunda ise 69 puanla Başakşehir şampiyon oldu. 53 puanla ancak 7’nci olabilen Fenerbahçe ezeli rakipleri Galatasaray ve Beşiktaş’ın da altında kaldı.

2020-21 sezonunun ise yarısı tamamlanırken ilk üç içerisinde yerini aldı. Yani büyük umutlar ve büyük paralarla gelen Başkan Ali Koç’un en büyük başarısı lig 6’ncılığı.

Tabii ki algıları başka yerlere çekme çabasını net anlayabiliyoruz.

Sporun ana felsefesi en iyiyi geçmek için çalışmaktır, en iyiyi kendi seviyene indirmek için uğraş vermenin adı ise asla spor değildir!

TRT’NİN SAYGINLIĞI NEREDE?

Diğer Ali ise Beşiktaşlı eski futbolcu Ali Gültiken. Maçın hakemleri haricinde tüm futbol dünyasının net penaltı dediği pozisyonda yorumculuğu aşıp, penaltıyı yapan Ersin’e neredeyse başı koparılarak penaltı yapılan Halil’in faul yaptığını söylemesi tüm itibarını yok etti. Özellikle yıllık maliyeti 5 milyar lirayı bulan TRT’de yorum yapıyorsan çok daha tarafsız olacaksın. İsmini biraz daha ekranda kalabilmek için ayaklar altına almayacaksın. Aklı başında Beşiktaşlılar’a hitap edeceksin, twetter ergenlerine değil! Kendi adıma; benim vergilerimden sana düşen tek bir kuruşu bile helal etmiyorum!

MESUT ÖZİL BİR AKP PROJESİDİR!

Herkes özgürce dinini seçebilir, inancını yaşayabilir ama inancını gözümüze sokmaya başladığı an o inanç olmaktan çıkar, şova dönüşür. Politikacıların sıklıkla başvurdukları din istismarına girer. Mesut Özil bir Alman’dır. Millet olarak Almanya’yı seçmiş ve Alman Milli Takımı’nda büyük başarılara imza atmıştır. Bu seçiminde de özgürdür ancak Türk vatandaşlığını Alman vatandaşlığına tercih ettikten sonra ortalarda Türk Milliyetçisi gibi dolaşmaya en kibar dille şov yapmak denir!

Cuma günleri dua karikatürlerini göndermek, dindarlığı ve milliyetçiliği ön plana çıkarmak, ülke politikasının başındakilerin hiçbir futbolcu transferine Mesut’unki gibi sarılmamış olmaları bile bu işte politik bir dokunuşun olduğunun göstergesidir. Limitleri dolmuş bir Fenerbahçe yıllık 4 milyon euro garanti maaş, 1.5 milyon euro’ya yakın bonus ve 5 milyon euro imza parasını nasıl verebiliyor. Kimler göz yumuyor, kimler sponsor oluyor? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan alışılmadık şekilde bu transferin neden bu kadar içinde? 3 Temmuz şike soruşturmasıyla bozulan FB-AKP ilişkilerini düzeltme operasyonu mu var?

Kamuoyu Fenerbahçe Kulübü’nün tüm bu soruları net bir dille yanıtlamasını bekliyor.

TEŞEKKÜRLER CAULKER

Steven Caulker, İngiliz milli oyuncu, 2019 Ocak ayından beri Alanyaspor’da. Geçen gün bir maç sonrası röportajını izledim. Spikerle çata çat türkçe konuşuyor. Araştırdım, henüz 2 senedir Türkiye’de. 

İnsanın yaşadığı yerin dilini öğrenmesi medeniyettir. On yıllarını başka bir ülkede geçirip bakkaldan ekmek almaya yetecek kadar o ülkenin dilini öğrenmeyen, kazandığı milyonları lüks arabalara, güzellik salonlarına, dövme stüdyolarına yatırmaktan başka görgüsü olmayan cahil futbolculara karşı bir vaha Caulker.

Caulker çatır çatır türkçe öğrendiği gibi mütevazı bir arabaya, yıllardır abartısız aynı saç şekline ve görgüsüzce dövme yapılmamış bir vücuda sahip.

Belki Türkiye’ye gelen en şöhretli, en pahalı, en golcü futbolcu değil Steven Caulker ama benim gözümde en insan futbol figürü. Yolun açık olsun güzel adam.

HOŞ GELDİN ONYEKURU III

“Galatasaray'ın akşam saatlerinde Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) bildirdiği Henry Onyekuru, İstanbul'a geldi. Daha önce 2 dönem Galatasaray’da kiralık olarak forma giyen 23 yaşındaki genç futbolcu, Fransa'nın Paris şehrinden 04.00 sularında İstanbul Havalimanı'na iniş yaptı.”

Onyekuru 12 Temmuz 2018’de ayak bastığı Galatasaray’a geçen 30 ay süresince 2 kez daha kiralık gelerek 3 yıldan kısa bir sürede 3 kez Galatasaray’la sözleşme imzalayan tek futbolcu oldu. Gerçekten kırılması güç bir rekor ve her geldiğinde yararlı işler yaptı genç Nijeryalı ve henüz 23 yaşında. “Galatasaray’a söz verdim” diyerek Fenerbahçe’nin cazip teklifini elinin tersiyle de itebilecek kadar da sözünün eri.

3’üncü kez hoş geldin Onyekuru, senin de yolun açık olsun.

KALBİMİZDEN SİLEMEZSİNİZ

AKP iktidarı 20 senedir eski Türkiye’ye ait ne varsa Yeni Türkiye ismi altında 29 Ekim 1923’ün gerisine gitmenin hayalini kuruyor. Bu sebeple başta Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere cumhuriyetimiz süresince yapılan her limanı, her fabrikayı, her ormanı elden çıkardılar. Adında Atatürk olan, parkları, kültür merkezlerini, havaalanlarını, okulları hatta statları bile yıktılar.

Son örnek Giresun’dan geldi! 22 bin 28 seyirci kapasiteli Çotanak Stadı, TFF 1. Lig'in 18. haftasında oynanan Giresunspor-Aydeniz Et Balıkesirspor karşılaşmasıyla hizmete girdi. Böylece bir stattan daha Atatürk adı silinmiş oldu!

Binalardan adını ağzınıza almaktan imtina ettiğiniz Atatürk yazısını silebilirsiniz ancak kalbimizden asla söküp atamayacaksınız!

POLİTİKADA DA FANATİĞİZ!

MetroPoll Araştırma’ya göre AKP seçmeninde Başkanlık Sistemine karşı olanların oranı yüzde 22 iken MHP seçmeninde bu oran 45.9. Partilere göre dağılım şöyle:

AKP: % 22

CHP: % 93.7

İYİ: % 92.8

HDP: % 95.5

MHP: % 45.9

SİSTEM GİTMELİ: % 57.7

SİSTEM KALMALI: % 34.5

FİKRİ OLMAYANLAR: % 7.8

Bu araştırmadan benim yaptığım çıkarımlar:

- Kitlesel bir fakirlik yaşayan ülkemizde her 3 kişiden 1’i açlık sınırı altında, bir paket makarnaya muhtaç yaşarken hâlâ  % 34.5’un halinden memnun olması fanatizmden başka bir şey olamaz.

- Başkasının ülküleri için kendi ülküsünden vazgeçen iktidarın ortağı MHP’li seçmenlerin yarısı Başkanlık Sistemi’ni istemiyor. Devlet Bahçeli’nin hep kendini değil biraz da seçmeminin isteklerini düşünmesi gerek.

- AKP’lilerin % 22’si durumdan memnun değil, CHP’lilerin ise % 6.3’ü durumdan memnun. Tüm sistem içinde % 7.8’in fikri yok!

“Eğitim şart” demekten başka yapacak bir şeyimiz yok maalesef!

BALIKLAR BİZDEN DAHA İYİ!

Hafızası sıfır olan bir toplumuz. Her işimizi yarım bırakıyoruz. Bir gazla yola çıkıyor, iki gün sonra sıkılıyoruz. Boğaziçi Üniversitesi rektörü yapılan Melih Bulu’ya civardakİ bir simit fırını çalışanları bile tepki göstermişti. Şu anda üniversitenin akademisyenleri hariç direnen yok. Kayyum rektör ise, “Niye istifa edeyim, ben buraya fazlayım” havalarında pişkin pişkin yandaş kanalları geziyor. Direnişte süreklilik olmazsa hep kolluk kuvvetleri kazanır.

Aynı şekilde İstanbul Sözleşmesi tartışmaları çıktı, halkımız şöyle bir silkindi eşitliği kabul edemeyen yobazlar geri adım atmak zorunda kaldılar. İstanbul Sözleşmesi sadece kadını koruyan yazılı bir metin değil. O ya da bu şekilde şiddete uğrayanları koruyor.

Madde 4/3: Taraflar bu sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir.

En açıklayıcı maddesi bu İstanbul Sözleşmesi’nin. Çok kısa bir süre sonra hayatımızdan tekrar çıkartmaya çalışacaklar. İnsanları cinsel eğilimleriyle değerlendirmekten başka fikri olmayan bu cahil-yobazlara karşı hep uyanık olmalıyız.

HİZBULLAHÇI OKUL MÜDÜRLERİ!

Diyarbakır’da ilkokul müdürü M.G., imam hatip lisesi müdürü S.A., imam hatip lise müdür yardımcısı M.T.

Bu isimlerini bile yazmaya tiksindiğimiz şahıslar şehit emniyet müdürü Gaffar Okkan hakkında ağıza alınmayacak sözler söylemişler, Okkan’ı şehit eden Hizbullah terör örgütüne övgüler yağdırmışlar. Ancak devletin okullarında hâlâ müdürlük yapabiliyorlar. Aynı Alanya’nın İsmet İnönü’ye hakaret eden kavuklu okul müdürü gibi. 

Yetmemiş bu Diyarbakır’daki üçlü, yasak olmasına rağmen Hizbullah'ın yasal ayağı olan Hüda-Par'ın propagandasını da yapmışlar.

Bu insanlara çocuklarımızı emanet ediyoruz, iktidar partileri duruma göz yumuyor. Göz göre göre büyük bir felakete doğru sürükleniyoruz. Yazık bu toprakların sakinleri olan bizlere!

BARAJ DOLULUK ORANLARI SAÇMALIĞI

“İstanbul’da kurak geçen sonbaharın ardından barajların doluluk oranlarında büyük düşüşler yaşanmıştı. 2020 yılının Mayıs ayında toplam doluluk oranı 66.58’e çıkmışken aynı yıl Aralık ayında yüzde 22.32 olarak kayıtlara geçmişti. İstanbul’da etkili olan soğuk hava dalgasıyla birlikte gelen yoğun kar yağışları, barajları olumlu yönde etkiledi.

Karların erimesiyle İstanbul’un barajlarında doluluk oranlarında yükselme yaşandı yaşandı. Ocak ayının sonunda İstanbul barajlarında toplam doluluk oranı yüzde 32.38 seviyesine yükselirken, Elmalı Barajı ise, yüzde 23 seviyesinden yüzde 36 seviyelerine ulaştı.”

Bu bir gazete haberi. Bütün televizyon kanallarında “Susuzluktan öleceğiz” çığırtkanlığı yapılıyor. Bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan söylemedi mi mitinglerinde, “İstanbul’un su sorununu 2070 yılına kadar çözdük” diye.

Günün birinde gerçekten susuzluk çekecek miyiz yoksa suda mı boğulacağız? Bu bir muamma.

2 milyon yıldır buzul çağı yaşadığımızı kaçımız biliyor acaba! Ve o çağın sonlarına geldik. Dünya için kısa bir süre sonra kutuplar eriyecek, karalar bugünkünün 4’te 1’i seviyesine kadar düşecek. Merak etmeyin daha çok var, 50 göbek torununuz bile göremez o günleri. İçinde bulunduğumuz evren o kadar büyük ve yaşlı ki tüm insanların ömrü ve etkisini toplayabilsek toz zerreciğinden bile az olduğunu görürüz.

Gözünüzde canlandırmanız için basit bir örnek vereyim; içinde bulunduğumuz Samanyolu Galaksisi’ndeki her yıldızı bir kum tanesiyle göstermeye çalışsak tam 16 kamyon kuma ihtiyacımız olacaktır. Gök bilimci Carl Sagan’a göre ise evrende dünyadaki tüm kum tanelerinden daha fazla yıldız var.

Bu devasa evrende bir hiç olmamıza rağmen, dünyamız ne imparatorlar, krallar, diktatörler gördü. Hepsi de kendilerini kainatın merkezi olarak gördüler ve yok olup gittiler!

Siz haberlerdeki felaket tellallarına bakmayın; İstanbul’un barajları her yaz bir sonraki bahar gelene kadar boşalmaya başlar sonra da dolar. Mayıs’a kadar daha çok yağmur, kar yağacak. CHP’li belediye geldi böyle oldu diyenler büyük gerizekalılardır, siz uymayın onlara. Ne yağmur yağacağı gün yağmur duasına çıkanlar, ne CHP’li belediye ne onu yönetenler ne de tüm partilerin yöneticileri Dünya’nın umurunda bile değilsiniz!

ŞAŞKIN ÖRDEK GİBİYİZ

Lokantalar kapalı, kahvehaneler kapalı, internet kafeler kapalı. Kafe, brasserie, tostçu, dönerci, kokoreççi kapalı, gel al ya da getir diyebiliyorsun onlara sadece! Erenköy Tren İstasyonu yakınında müthiş bir pideci var, kır pidecisi kapalı. Gel ala, getir götüre alışık değil, gel yeci o. Çarşının göbeğinde olduğu için siparişe değil masalarına oturanlara çalışıyor. Belli ki bir aile işletmesi. Sokağa çıkma yasağı olan günlerde kapalı. Marketler bile 17:00’de kapatıyorlar.

Ne açık biliyor musunuz? Kar otelleri. Uludağ, Kartaltepe, Kartepe, Palandöken ve adını bilmediğimiz tüm kayak merkezleri açık. Sabah otelin restoranında toplu kahvaltı, öğlene kadar toplu kayak, toplu öğle yemeği, akşama kadar yine toplu kayak. Uzun sazlı sözlü toplu akşam yemeği, gecenin geç saatlerine kadar toplu disko partisi. Sabaha kadar daha neler neler! Kar tatili budur, parası olanlar yapar. Layıkıyla kar tatilini yaşamak için adam başı günlük 1-2 bin lira gerekir.

Otellerde doluluk oranı % 90 seviyesindeymiş, sömestr tatilini vatandaş fırsat bilmiş. Eeee ülkede sağlık bakanının hastanesi, turizm bakanının da turizm şirketi olursa duruma şaşmak saflık olur!

[email protected]

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner36