Bülent Soylan
[email protected]
Dışarıdaki paralar ne zaman geri gelir?
24 Kasım 2020 01:59Memleketin dövize ihtiyacı var mı var…
Çare ne?
Bulabildiğimiz kadar borçlanmak değil elbette.
Çünkü bir yerden sonra borç da bulunamıyor. Ya da artık faizin dışında öyle bir siyasi ve sosyal maliyetleri var ki, bunu göze alabilen beri gelsin.
“Peki ne yapacağız?” dendiğinde akla ilk gelen tabii iki üretim. “Üretim” ama, hadi üret bakalım bugünden yarına.
Sen üretene kadar zaten kırılırsın parasızlıktan. Üstelik bunun hammaddesi döviz, enerjisi döviz, finansmanı döviz ve en önemlisi de bu “açık ekonomi”de bunu içeride ithalatla rekabet, dışarıda eloğluna satabilecek kadar ucuza üretmek ve hatta pazarlar bulmak gibi zorlukları var.
Hasılı, orta ve uzun dönemde bir şeyler yapılması gerekiyor gerekmesine de, “ha” dediğinde olamıyor bu işler.
Peki, bu şartlarda biz hiç mi üretemiyoruz? Hiç mi kazanamıyoruz?
Üretiyoruz tabii… ve o üretenler de kazanıyorlar bir ölçüde.
Kimler derseniz, açın İstanbul Sanayi Odası’nın sayfasını, bakın bakalım kim bu en çok üreten şu “en büyük 100, en büyük 500 firma” kim?
Söyleyeyim; çok büyük bir kısmı “yabancı sermaye”, hemen arkasından yine önemli bir kısmı da yabancı sermaye ile ya hammadde, ya fason üretim, ya finansman ya teknoloji ya da pazar açısından bağımlılığı olan firmalar.
Yabancı olunca ne farkeder ki diyeceksiniz, bu memlekette üretiyor ya…
Sadece “Üretiyor” olunca işin neresine sevinebilirsiniz bu işin?
Kazancı size mi kalıyor?
Niye kalsın ki? Siz siyasetinden hukukuna, hukukundan ekonomisine kadar “sıkıntılı” ve “belirsizliği çok” bir ülkede üretim yapıp üç beş para kazansanız, kazandığınızı orada mı bırakırsınız yoksa ilk fırsatta ve “her yolla” paranızı dışarıda sağlama mı alırsınız?
Dolayısıyla; ülkemizde sanayiin önemli kısmı zaten yabancıların kontrolündeyken o sanayiin kazancının bu ülkede kalması mümkün değildir.
Bu işlerden bize kalsa kalsa “yevmiyeler” kalıyor.
O da burada üretime devam ettiği sürece.
yabancıya işçilik yapmaktan “kazandığın”sa yürekler acısı.
Adeta “boğaz tokluğuna”.
Hele bir de “ne iş olsa yaparım” demek zorundaki beş milyon Suriyeliyle, bir akla uyup üçer üçer arttırdığın çocukların senin karşına birer “işgücü” olarak dikilmesiyle, yarattıkları rekabetleriyle…
Gelelim “milli sermaye”ye.
Üretiyor mu?
Bu belirsizlikte, bu güvensizlikte nasıl üretsin ki?
Haydi üretti ve kazandı da…
Niye dursun ki?
Olur mu hiç, bak vatan, millet, sakarya, falan filan…
Adı daha baştan konmuş: Darılmaca yok, sermayenin dini de imanı da olmaz.
Dolayısıyla, sen nasıl ki “ gelsin” derken dinine imanına bakmadan kabul etmeye razısın, peki kendi sermayen dışarı giderken “bak dindir, imandır” diyebilir misin?
O da topladı mı parsayı kaçıyor doğru dışarı…
Neden?
Kaçmanın amacı ne? Niye “yatırmak” varken yatırmıyor da bir yerden bir yere sürekli kayıyor?
Kayar.
Çünkü sermaye sürekli “kazanç” ister.
Ardından “güven” ister.
“İstikrar” ister.
Yoksa ne dışarıdan gelen olur, ne yerinde duran.
Türkiye, ne yazık ki bu günlerdeki tabloda ne yerli ne de yabancı sermayeyi tutamayan bir konumdadır. Tabii sermayeyi tutamadığı gibi o sermayenin yarattığı üç beş doları da.
Bu konuda dara düşmüş olan siyasete sorarsanız sarılacağı tek yöntem “servet affı”dır.
Çok geniş bir tanımla, “her ne sebeple ve her ne yolla dışarı kaçmış, oralarda dolaşan, oralarda barınan sermaye” hemen geri gelsin, bak hiçbir soru sormayacak, vergi mergi almayacağız denir.
Gelir mi?
Bu sorunun mantıklı bir cevabını vermeden önce bir başka soruyu cevaplandırmak gerekir:
“Neden kaçmıştı ki?”
Cevap: Burada kazanamıyordu, ekonomiye güvenememişti, yasa dışı kazançtı… falan filan.
Peki, giderken bu nedenlerle gitmişti de; şimdi gel dediğinde geri gelirken neye bakarak gelecek ki?
Piyasanın artık daha çok kazandırdığına mı?
Sermayesinin artık daha güvende olacağına mı?
Siyasette daha çok istikrar gördüğüne mi?
Yasadışılığının daha fazla anlayışla karşılanacağına mı?
Gelmez.
Kolay kolay gelmez. Gidiş nedeni ortadan kalkmayan sermaye kolay kolay geri gelmez.
“Ama biz onu sorgulamayacağız ki?”
İyi de adam zaten kapağı dışarı atmış, zaten kendini oralarda güvende hissediyorsa niye geri gelsin? Niye bir de kendini açık etsin el aleme?
Hiç mi gelmez?
Bir kısım “sermaye” gelir tabii.
Eğer geldiğinde daha kolay, daha spekülatif kazançlar elde edecekse, aç gözlüyse…
Bir maceradır ama, alır riski gelir.
Dolayısıyla bu iş hayli zor.
“Gel bak, vallahi hesap sormayacağız” dediğin sermaye çıkıp gelse de zor…
Çünkü o “sormayacağın hesap” bir gün gelecek ve içeride yine sorulması gereken hesap yaratmayacak mıdır? Ancak ve ancak bu koşullarda gelmeye ikna ettiğin sermaye yarın yine “neme lazım” deyip tüymeyecek midir?
Dolayısıyla bu koşullarda en iyi çözüm yine de memlekette huzuru, istikrarı, adaleti sağlama yolunda en hızlısından somut ve büyük adımlar atmaktır.
O adımlar az buz da değil, adeta devrim ölçüsünde atılmalıdır.
Peki söyleyin bakalım; o devrimi kim yapabilir?
Bu işlere sebep olanlar mı?
“İdare-i maslahatçılar” mı?
Yorumlar (0)
Yazarın Diğer Yazıları
Şu Kanal inadındaki asıl mesele görünenlerden çok daha farklı olabilir mi?
06 Temmuz 2021 01:59
Bu memlekette bir şeyleri toptan değiştirmedikçe
09 Haziran 2021 01:59
"Vergi takozu" ve sadece devlete gelir sağlamak için vergicilik
29 Nisan 2021 01:59
Yap işlet devret modelini yanlış anlamak, yanlış anlatmak ve işin özünü atlamak
30 Mart 2021 01:59
Sırf ümitle beslenmenin “kofti”liği üzerine
15 Mart 2021 01:59
Türkiye çağdaşlaşmayı gelişmiş beyinlerle yakalamak zorundaysa
10 Mart 2021 01:59
Asgari ücretlinin mali gücü ve bu işler nerede başlar nerede biter
?
11 Şubat 2021 01:59
Ekonomide "Kayıt dışını kayıt dışına sürerek" büyümek
05 Şubat 2021 01:59
Bir felaket tablosunu reformla düzeltmeye niyetlenmek
13 Ocak 2021 01:59
Nereye gitti bunca yılın deprem vergisi sorgusunun sonuçsuzluğu üzerine
03 Kasım 2020 01:59
Kral çıplak dolaşırken siyasette sabır ya da cesaret
24 Ekim 2020 01:59
Tarikatlar, popülist siyaset ve
nasıl kurtulacağız bu dertlerden?
17 Eylul 2020 01:59
Arabaya ÖTV koydular
ya da maksat siyaset olsun (mu?)
02 Eylul 2020 01:59
Kurun etkisini patates üzerinden anlatmak
20 Ağustos 2020 01:59
“Stopaj” diye ayrı bir vergi olduğunu sanan siyasiler ve esnaf kendine iyilik beklerken
04 Ağustos 2020 01:59
Yukarıdan aşağıya çalıştırılan demokrasi ve "Bizim parti neden bir şeyler yapmıyor?"
21 Temmuz 2020 01:59
Ne olacak bu vergi düzenimizin hali?
10 Temmuz 2020 01:59