Erkan Baş: Yurttaşın oyunu kıymetli kılacak yol ve yöntemleri sonuna kadar zorlayacağız

TİP’li vekillerin gazetecilerle buluşmasında konuşan TİP Genel Başkanı Erkan Baş, “Biz sadece bir seçim ittifakı oluşturmuyoruz. Emek ve Özgürlük İttifakı esas olarak bir mücadele ittifakıdır” dedi. 15 Ocak’ta ittifak tarafından düzenlenecek mitingin önemine de vurgu yapan Baş, “15 Ocak itibarıyla Emek ve Özgürlük İttifakı’nın sahaya çıktığını 15 Ocak itibarıyla söyleyebilirim” dedi.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş ile milletvekilleri Sera Kadıgil, Barış Atay ve Ahmet Şık, bugün İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde gazetecilerle bir araya geldi.

Genel Başkan Erkan Baş, açılış konuşmasında AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, karşısındaki ittifakları bozmak istediğine dikkat çekti.

Baş, şunları söyledi:

“An itibarıyla Cumhur İttifakı’nın bu seçimi kazanma şansı yoktur. Tek yolu, muhalefeti yanlış yapmaya, başarısızlığa, birbiriyle didişmeye itmektir. Buradan olabildiğince TİP olarak kaçınmaya çalışıyoruz ve tüm siyasi muhataplarımızı da bu konuda uyarıyoruz. Yaklaşımımız özetle şu: Zaman, muhalif saflar içerisinde sen-ben kavgası yapacak, birbirimizle mevzi mücadelesi yapacak, kendi kişisel, grupsal, partisel ya da ittifak açısından söyleyeyim, çıkarlarımızı memleket meselesinin, memleket sorununun önüne koyacak zaman değildir. Yani hangi adımı atıyorsak, hangi sözü söylüyorsak, hangi tutumu alacaksak burada temel belirleyici olan şey, Türkiye halklarının, Türkiye emekçilerinin, Türkiye yoksullarının ihtiyacını gözetmektir. Biz bugüne kadar elimizden geldiğince hep bu çizgide ilerlemeye çalıştık. Bu temelde ilişkilerimizi geliştirmeye ya da eleştiriyorsak da burada bir bozukluk gördüğümüzde, burada bir hata, burada bir yanlış gördüğümüzde eleştirdik. Bundan sonra da böyle devam edeceğiz.”

‘EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI ESAS OLARAK BİR MÜCADELE İTTİFAKIDIR’

Açılış konuşmasının ardından gazetecilerin gündeme dair soruları yanıtlayan Baş, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın “HDP kendi cumhurbaşkanı adayını çıkaracak” açıklamasına ilişkin şu değerlendirmede bulundu:

“Emek ve Özgürlük İttifakı şu anda mevcut yani iki ittifaktan esas olarak bir noktada farklılaşıyor bence. O da şu. Biz ittifak ilan edildiği gün şöyle bir cümle kurmuştuk. Biz sadece bir seçim ittifakı oluşturmuyoruz. Emek ve Özgürlük İttifakı esas olarak bir mücadele ittifakıdır. Dolayısıyla seçimden öncesi süreç bizim için önemlidir. Sandık kurulana kadar olan süreç önemlidir. Sandıkta ortaklaşma çabamız olacak doğal olarak ama seçim sonrası Türkiye’de Emek ve Özgürlük İttifakı’na ihtiyaç olduğunu tespit ediyoruz ve bununla başlıyoruz demiştik. Bunu bu vesileyle bir kez daha hatırlatma ihtiyacı duyuyorum. Emek ve Özgürlük İttifakı sadece cumhurbaşkanlığı seçiminde alacağımız ortak tavır, sadece genel seçimlerde alacağımız ortak tavır ile sınırlandırılamaz. Daha geniş bir perspektife sahibiz. Daha geniş bir ihtiyaca yanıt vermeye çalışıyoruz bu birincisi.

’15 OCAK İTTİFAKIN İLK MİTİNGİDİR VE BİZİM AÇIMIZDAN SON DERECE ÖNEMLİDİR’

İkincisi, geçtiğimiz perşembe günü Emek ve Özgürlük ittifakının tüm bileşenlerinin genel başkanları, eş başkanları, parti sözcüleri, eş sözcüleri ile bir toplantı gerçekleştirdik. Emek ve Özgürlük İttifakı, 24 saat toplantı halinde olan bir koordinasyon ile yürütülüyor. Bütün partilerin temsilcilerinden oluşan sürekli toplantı halinde olan bir koordinasyonu var. Bunun dışında ihtiyaç hasıl olduğunda genel başkanlar, eş başkanlar düzeyinde yan yana gelişler oluyor Şimdi o toplantımızın birkaç gündemi vardı. Bir tanesi mevcut durum Emek ve Özgürlük İttifakı’nın ne yapacağı üzerine bir tartışma yürüttük. Burada bunu söylemekte sakınca görmüyorum Emek ve Özgürlük İttifakı’nın kuruluşunun yarattığı heyecan önemliydi bunu geliştirmemiz gerekir. Bunu daha etkin kılmak gerekir hele seçime doğru yaklaşıp siyasi atmosfer ısındıkça Emek ve Özgürlük İttifakı’nın daha fazla yan yana gelmesi, daha fazla yan yana görünmesi daha fazla yan yana iş yapması gerekir dedik. Bu vesileyle bunun ilk örneği olacak 15 Ocak Pazar günü Kartal’da Emek ve Özgürlük ittifakı bir miting gerçekleştiriyor. Bu belki de kuruluştan sonra yaptığımız halk toplantılarını bir kuruluş süreci olarak değerlendirirsek Emek ve Özgürlük İttifak’ının ilk mitingidir ve bizim açımızdan son derece önemlidir.

15 Ocak itibarıyla Emek ve Özgürlük İttifakı’nın sahaya çıktığını 15 Ocak itibarıyla söyleyebilirim. Esas olarak toplantıda bunu konuştuk, bununla beraber bir ilk adım olarak seçimlere ilişkin bir yaklaşımımızda da ortaklaşabilir miyiz masanın gündemlerinden bir tanesi bu oldu. Ve doğal olarak ilk toplantıda her siyasi hareket, her siyasi parti kendi yaklaşımını ortaya koydu. Birbirimizi basın üzerinden, birbirimizi başka yerlerde yaptığımız konuşmalar, değerlendirmeler üzerinden değil yüz yüze dinlemek, görüşlerimizi yüz yüze paylaşmak önemli olur dedik ve bunun için bunu gündem yaptık.

‘MASADA ORTAKLAŞTIĞIMIZ GÖRÜŞ ORTAK ADAYDIR’

O değerlendirmelerin ürünü de cuma günü basınla paylaştığımız bir açıklamada var. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve genel seçimlere dönük de bir değerlendirme yaptık. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendi adayımızı çıkartma ihtimalini de gözettiğimizi ama ağırlığın, eğilimimizin ortak adaydan yana olduğunu söyledik. Bu masada ortaklaştığımız görüştür. Tam olarak böyle yazıldı metinde.

Şimdi daha sonraki gelişmeler bizim açımızdan meşrudur. Her siyasi parti o ortaklığı temel alan bir biçimde kendi hazırlıklarını kendi tercihlerini kamuoyuyla da paylaşabilir yani bizim ittifakımızda şöyle bir şey yok. Net olarak bütün ayrıntılarıyla bağlanmamış bir konuda çeşitli eğilimlerin kendisini ifade etmesi doğrudur. Aynı şey TİP için de geçerlidir, Emek Partisi için de geçerlidir, SMF için de geçerlidir. Bütün siyasi özneler burada kendi görüşlerini kamuoyuyla paylaşma hakkına sahiptir, yani gizli saklı tutalım önce ortaklaşalım, ortaklaştıktan sonra açıklayalım gibi bir yaklaşım içerisinde değiliz.

Pervin Hanım Kars’ta bir açıklama yaptı. Ben açıklamayı gördükten sonra arkadaşlarımızla birlikte değerlendirdik. Ortada bir cümle var. Halkı çaresi bırakmamak üzere ortak adaydan yana bir ağırlık oluşturan bir görüşümüz var. Pervin Hanım cümlenin ikinci bölümünün altını çizmiş. Yapılan açıklamaya dair bizim değerlendirmemiz budur. Ben de aynı görüşü paylaşıyorum. Doğru olan ortak adaydır ama seçime sayılı günler kala henüz bir görüşme yapılmamışken, henüz bize bir aday önerilmemişken, kamuoyuna bir aday önerilmemişken bizim tümüyle bekleyiş içerisinde olmamız olası bir kötü senaryoda çaresiz kalmamız da kabul edilebilir bir şey değildir.

Mitingden sonraki hafta Emek ve Özgürlük İttifakı olarak randevumuz var. Emek ve Özgürlük İttifakı bütün bileşenleriyle genel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda yaklaşımlarımızı ortaklaştırabilecek miyiz, bir ortak karar çıkartabilecek miyiz diye konuşmayı karar altına almış durumda.

Yani bu şu anlama gelmiyor. Biz geçen toplantıda konuştuk ve bu konu bir daha konuşulmayacak değil. Ortaklaşabildiğimiz noktalar var, birbirimizin değerlendirmelerini ayrıntılı biçimde dinledik, öğrendik. Doğal olarak hepimiz kendi kurumlarımıza, partilerimize döneceğiz. Bunları mümkün olan en ileri noktada ortaklaştırmaya çaba sarf edeceğiz. Bizim çabamız Emek ve Özgürlük İttifakı’nı mümkün olan en ileri noktada ortaklaştırmak olacak. Emek ve Özgürlük İttifakı bir ortaklık sağladığında da tüm toplumsal muhalefeti bir ortak aday etrafında ortaklaştırmak isteriz.”

HDP KAPATILIRSA NE OLACAK?

HDP’nin seçime giremediği durumda ittifakın TİP listelerinden ya da EMEP listelerinden seçime girme olasılığının ittifak içerisinde konuşulup konuşulmadığına ilişkin gelen soruya TİP Sözcüsü Sera Kadıgil yanıt verdi.  Kadıgil, HDP’nin, Hazine yardımının yapıldığı hesaplarına bloke koyulması kararını hatırlatarak, “Bu da aslında gaza basacaklarının bir göstergesi” diyerek şunları söyledi:

“Hem Kürt hareketinden arkadaşlar bunu kendi içlerinde değerlendiriyorlar hem de bu durum ittifakın konularından biriydi perşembe günü. HDP’nin kapatılması halinde Yeşiller ve Sol Parti’nin seçime girme yeterliliği aldığını biliyoruz, bu bir opsiyon olarak duruyor. Bunun bir adım ötesinde o ittifakın içerisinde elbette Türkiye İşçi Partisi’nin uzun zamandır seçime girme yeterliliği va,  Emek Partisi’nin uzun zamandır seçime girme yeterliliği var. Elbette ki üzerimize vazife düşerse bir tek oyun bile, bir tek yurttaşımızın bile temsiliyetsiz kalmaması adına üstümüze her ne düşüyorsa yapacağımızı kendilerine de büyük bir açıklıkla ifade ettik”

‘BAŞKALARI NE DER DİYE SİYASET YAPILMAZ’

Altılı Masa’dan İyi Parti’nin HDP’ye yönelik yaklaşımına dair soruya TİP Genel Başkanı Baş şu yanıtı verdi:

“Bizim açımızdan şu kabul edilemez. HDP, bu memleketin çirkin ördek yavrusu falan değil. Yani en az 6 milyon insanın oyunu almış, memleketin üçüncü siyasi partisi. Başkaları ne der diye siyaset yapılmaz. Eğer bu ülkeyi yönetmeye adaysanız, bizim ittifakımız adına kim giderse gitsin görüşmeye, o ittifakın içerisinde HDP de var, TİP de var, Sosyalist Meclisler Federasyonu da var. Herkes adına gider. Dolayısıyla hani arkadan dolaşmayı gerektirecek bir şey yok. Mevzu açık, memleketin önünde bir problem var. Siz bunu çözmeye dair ciddiyet taşıyor musunuz, bizim sorumuz bu. Siz bu memleketin sorunlarını çözecek bir ciddiyetli yaklaşıma sahip misiniz, bunu ortaya koyacak bir cesarete sahip misiniz? Bu olmadıktan sonra HDP gitmemiş, TİP gitmiş; bir önemi yok. Dolayısıyla o AKP’nin çizdiği sınırların dışına taşmaya cesaret edecekler mi, etmeyecekler mi? Sadece bu başlık için söylemiyorum. Bizim açımızdan ölçütlerden bir tanesi budur. Anayasa değişikliği teklifi de bizim açımızdan böyle değerlendirilecek. Yani oyunu AKP çizecek, ondan sonra biz, ‘Acaba elalem ne der’ diye siyaset yapacağız. Biz bunu kabul etmiyoruz. İlkelerinizi, doğrularınızı koyarsınız; buna göre bir hat çizersiniz”

‘UYUŞTURUCUDAN SABIKALI POLİSE SOYLU MU REFERANS OLDU ACABA?’

Sinan Ateş cinayeti ve seçim güvenliğine dair gelen soruyu TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık yanıtladı. Şık, iktidar içerisinde bir çatlağa yol açacağını düşündüğünü ifade ederek şunları söyledi:

“Ben iktidar içerisinde bir çatlağa yol açacağını düşünüyordum baştan beri bu suikastın. Çünkü suikastın arkasından ilan edilen zanlılar, şüpheliler, adları geçenlere baktığımızda hepsinin ortak kesişim kümesi MHP ve geçmişte sabıkalı olmaları. O sabıkanın da genellikle uyuşturucu üzerinden dönüyor olmasıydı. Buna tutuklanan polislerden biri de dahil. Buradan da Soylu’ya soralım. Kendisi mi referans oldu acaba? Uyuşturucundan sabıkası olan birinin hala polis kalabilmesi ya da polis olabilmesinin bir açıklamaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.

Herkes sessiz ama iktidar kanadının AKP kısmı o kadar sessiz mi emin değilim. Onlar da tepkiyi gördü. AKP Bursa İl Teşkilatı mevlüde gitti. Cumhurbaşkanı’nın aileyi aradığı söyleniyor. Ama ben buradan yola çıkarak birbirleri açısından bir şantaj siyaseti yapıldığını düşünüyorum açıkçası. Önümüz seçim. Kim kimden ‘domuzdan nasıl kıl koparacağının’ kavgasına düşmüş olabilir ama şöyle bir risk her zaman var çok net söylüyorum. Bu olayın 3 tane tarafını koyarsak bir kenara MHP, AKP ve Süleyman Soylu. Üç birbirine bağımlı ama birbirinden bağımsız gibi görünen bu yapılar, kendilerine dair bütün suç ve kirli ilişkilerinin hepsine vakıflar.

Dolayısıyla o şantaj nereye kadar gidebilir emin değilim çünkü birinin konuşması halinde bütün yapı çökebilir ama umudum o ki umarım iktidar içerisinde bir çatlak olur.

Bugün MHP teşkilatlarından herhangi birisinin, yöneticisinin ayağına taş değse birileri tarafından yapılsa ortalık kan gölüne dönebilir, burada Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı’nı yapmış birisi öldürülüyor, iddia edilen o ki zanlılara işin ihale edilmesi MHP yöneticileri tarafından yapılmış hatta MHP milletvekilinin evinde şüphelilerden birisi gözaltına alınıyor ve buna rağmen inanılmaz bir sessizlikle karşılaşılıyor. Bu bize yani bu sessizlik tek şey söylüyor failin kim olduğunu.

Tam da buradan yola çıkarak bu seçim güvenliği meselesini de buradan yorumlamak gerekebilir. İnsanlarda bir kaygının hakim olduğu, seçim gecesi istediğimiz sonuç çıkmazsa bakın neler yapabileceğimize dair bir işaret gibi de bir okuma yapıldı. Ben bunu biraz zorlama buluyorum ama bir yandan şunu da aklımızda tutmamız gerektiğini düşünüyorum. Alaattin Çakıcı’sından Kürşat Yılmaz’ına kadar ardı ardına nasıl yargı tasarruflarıyla serbest kalabildi bu insanlar diye düşünmek gerektiğini düşünüyorum.

Acaba seçim güvenliğinde tırnak içinde iktidar kanadı mafyanın bu ayağına mı bırakacak diye bir soruyu ortaya atmış olayım, orada bırakayım.

Ama bu konuda da şöyle bir şey var. Seçim güvenliği sadece siyasi partilerin sırtına yükleyeceğimiz bir şey değil. Bu önümüzdeki seçim tüm Türkiye’nin geleceğini ilgilendiriyor ve bu sadece siyasetin özneleri olarak görülen kişilerle değil, bizatihi yurttaşın da buna sahip çıkması gereken bir sürecin geldiğini bize gösteriyor. Burada herhangi bir ayrım gözetmeden siyasi yelpazenin muhalefet kanadındaki tüm partilerinin sorumluluk alacağını düşünüyorum ama oy kullanacak seçmen, yurttaşların da daha büyük sorumluluğa sahip olduğunu düşünmeleri gerekiyor. Elbette siyasi partiler o yurttaşlara öncülük, önderlik etme görevini yerine getirmedikten sonra bunu da yapacaklarına inanıyorum.”

‘YURTTAŞIN OYUNU KIYMETLİ KILACAK YOL VE YÖNTEMLERİ SONUNA KADAR ZORLAYACAĞIZ’

Son olarak “Sosyalist Güç Birliği ile Emek ve Özgürlük İttifakı arasında kontak var mı yoksa kapılar tamamen kapandı mı” sorusunu yanıtlayan TİP Genel Başkanı Baş, şunları söyledi:

“Bizim kapımız kimseye kapalı değil. Bizim için şu önemli. Biz Türkiye’nin bu baskı ortamında insanların tweet atarken bile gözaltına alınma tehlikesi yaşadıkları, sokağa çıkamadıkları, dolayısıyla oy vermenin belki de siyasete katılımın tek aracı haline geldiği milyonlar söz konusuyken yurttaşın sandığa atacağı her oyu çok kıymetli görüyoruz ve onu en kıymetli hale getirmek için yol neyse onu arıyoruz aslında. Türkiye bugün bu ortamdayken yurttaşın oyunu en kıymetli hale getirmek lazım. Bu da örneğin genel seçimlerse parlamentoya taşımak lazım. Mesela ben açık söyleyeyim biz barajı geçemeyeceğimizi görürsek bağımsız adaylarla seçime gireriz. Yani vatandaşın oyu kıymetli. Onu doğru kullandırtmamız lazım, biz o sorumlulukla hareket edeceğiz. Bu yaklaşımda ortaklaştığımız herkesle ve özellikle sosyalistlerle tabii ki yan yana gelmek, onların diyelim ki alacakları oyu da daha kıymetli hale getirecek, bizim oylarımızla birleştiğinde daha kıymetli hale gelecek yol ve yöntemler varsa sonuna kadar zorlayacağımızdan emin olabilirsiniz.”

SİYASET, 09 Ocak 2023 14:57