Raporda “Onların içine doğdukları yeni medya düzeni, veri ve içerik sağlayıcılar tarafından devlet otoritesi, egemenliği ve siyaseti de aşan bir meydan okumayla karşımıza çıkıyor. Buna cevabımız ‘siber egemenlik’, ‘siber vatan’ ve dijital Türkiye ile olmalıdır. AB, sosyal ağlarla ilgili iki temel kırmızı çizgi belirliyor. Bunlar dezenformasyon ve terörle mücadeledir. Z kuşağına dönük farkındalık çalışmamıza dezenformasyonla mücadele ile başladık” denildi.

“Mobil uygulamaların çoğunluğu dış kaynaklıdır” tespiti yer alan raporda, salgın boyunca internet trafiğinin yüzde 11’inin Netflix’ten, yüzde 15’inin YouTube’dan, yüzde 12,7’sinin de WhatsApp’tan oluştuğu belirtildi.

SİBER VATAN VURGUSU

Raporda, şu değerlendirmeler dikkat çekti: “Yerli teknolojilerle, Siber Vatan’ı koruyarak, kendi verisini üreten bir toplumu mu, yoksa uluslararası dijital düzen tarafından işlenen veriyi indiren bir toplum mu olacağız? Aksi takdirde zihinleri veri sömürgeciliğinin bağımlısı olmuş gençlerimiz olacak.”

Raporda dört aşamalı bir eylem planı uygulanacağı kaydedildi. Raporda, “Birinci olarak etik farkındalık oluşması sağlanacak. İkinci aşamada Z kuşağı için ‘dezenformasyon ile mücadele’ edilecek. Üçüncü aşama ise AB, Fransa, ABD gibi ülkelerdeki taşıyıcı hesaplar; siyasi hesaplardaki gelişmeler gündeme taşınacak. Türkiye’deki yasal düzenlemelerin temelini oluşturarak, medyada tartışılması sağlanacak. Dördüncü aşama ise ‘kanuni düzenleme’ olacak” denildi.

Raporda Z kuşağı için sosyal medyanın önemi vurgulanırken “Oy verme davranışı dijital mecralar tarafından doğrudan manipüle edilebiliyorsa; bu yeni Z kuşağı genç seçmen kitlesi başta olmak üzere tüm kullanıcılar yeni bir farkındalıkla donatılmalıdır” ifadeleri kullanıldı.