banner16

Ülkenin genel hali feci. Dolar, euro lafını duyunca artık kusmak istiyorum. Hanımla yolda yürüyoruz. Arkamızda iki lise öğrencisi. Harçlığıyla dolar almış, 10 dolara tamamlasaymış keşke acaip kâra geçecekmiş. Şu iki çocuğun bu yaşta konuşacağı şeyler mi bu!

“Yan sınıftaki kız bana çok güzel baktı”, “Matematikten 5 alsam hoca beni geçirecek”, “Üniversiteyi kazanırsam babam bana ne alır acaba?” diye muhabbet etmeli iki delikanlı.

Bu gençliği harcadılar, bu halkı harcadılar. Bir saat daha fazla iktidarda kalabilmek, bir yerden bir yere 250 araçlık konvoyla gidebilmek, onlarca uçak arasından seçerek birine binebilmek, bin 500 odalı saraylarda yaşayabilmek, çocuklarına gemicikler alabilmek için bir halkın geleceğini, umutlarını, neşesini çaldılar. Önce beyinlerini sonra da ceplerini boşalttılar. 18 senede 18 ayrı eğitim sistemini denemenin karşılığı, “Bir şey öğrenmesinler, Kurtlar Vadisi dizisindeki mafyözlere öykünsünler, imam gibi eğitilsinler ama hatiplik yapacak bilgiden mahrum kalsınlar. Sadece dindar ve kindar olsunlar ki kolay kandırılıp kolay güdülebilsinler” demektir.

YARINI OLMAYAN NESİLLER

Geleceğine emin gözlerle bakabilen, hedefine odaklanmış, biraz kafası çalışıyorsa yurt dışına kapak atmaya çalışmayan bir genç tanıyor musunuz? Hadi bıraktım gençleri, Almanya, Fransa, İngiltere, Amerika vs. gibi ülkelerden size, “Gel bana, sana iş vereceğim” teklifi gelse topuklarınız poponuza vurarak atlamaz mısınız?

İşte o hale geldik. Umudumuz kalmadı artık. Üç kişi bir araya gelsek peynir kaç para olmuş, benzin kaç para olmuş, dün 9.25’e aldığımız süt bu sabah 13.90, markete gittim 500 liraya bir poşet dolmadı anasını satayım muhabbeti yapıyoruz. Sanki birkaç ay önce bile daha fazla umudumuz vardı da son günlerde iyice kararttık enseyi.

Karartılmayacak gibi de değil be kardeşim! Peynir-zeytin-ekmek garibanın üçlüsüydü yanına yaklaşamaz artık o gariban bu üçlünün. Ortalama peynirin kilosu 100, zeytinin kilosu 50 lira.

Simit-çay öğrenci ikilisiydi. Bir tur, iki tur, üç tur; doyana kadar yerdik üç kuruş harçlığımızla. Simit 3.5, çay 1.75 lira. Gençsin, güçlüsün, hiçbir şey dokunmuyor ya; iki öğün takılsan simit-çaya 10.5 lira günde. 300 lira eder kabaca ayda. Doyar mı aslan gibi delikanlılar bir simit ve bir çayla? İki tur, üç tur yapsa asgari ücret yetmez iki çocuğa. Ki üç olsun istiyor ekonomiden mükemmel anlayan AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda cumhurbaşkanlığı da yapan Recep Tayyip Erdoğan. Daha bunun otobüsü dolmuşu yok, sineması tiyatrosu yok. Ayda bir kere bile mi bu çocuk dışarı çıkmayacak.

Öyle bir hale getirdiniz ki memleketi; bizim çocuklarımız kırıp kıçlarını evde otursunlar aç açına. Bir tek sizin çocuklarınız yesin içsin. Dileyeni kumarhane kapatsın, dileyeni gemiciklerle dolaşsın, dileyeni de oraya buraya ok atıp bizim paramızla vakıfçı ayaklarında dolaşsın!

TARİKAT BELASI!

Türkiye Cumhuriyeti artık, şeyhler, dervişler ve müritler memleketi olamazdı. İşte 30 Kasım 1925’te kabul edilen bir yasayla tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı; türbedarlıklar ile şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik vb. birtakım unvanlar kaldırıldı.

Yüce önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün belayı öngörerek 1925 yılında aldığı karar 1950’de delindi. Bakanlar kurulunun onayıyla türbelerin bir bölümünün açılmasına izin verildi. 1990’da ise kültür bakanlığının onayına indirilmesiyle iyice kontrolden çıktı.

Bugün ise hükümettekilerin tarikatlara hülyalı gözlerle bakmasından yararlanan din istismarcıları her yerde hortladı. Ben aslında bu şeyhim, dervişim diye ortaya çıkanları Tommiks’teki sahtekarlara benzetiyorum. Hani pis bir derenin suyunu şişeleyip yedirebildiğine bir dolara bin derde deva diye kakalayan sahtekarlar var ya, onlara... Çocuk kafamla bile, “Almasalar ya bu amcalar sahte ilacı” diye düşünüyordum. Şimdi de “İnanmasalar ya her şeyhim diyene” diye düşünüp pek dertlenmiyorum bu kıt beyinliler için.

Sonra elimde değil, kendimi sorumlu hissediyorum ve bu düşünmesini beceremeyenler yerine dertleniyorum. Her pislik bu tarikatlarda oluyor. Nedense artık tarikat, tekke, zaviye denince zihnimde sakallı ve sarıklı bir itin çocukları taciz etme sahnesi canlanıyor. Tarikatlar beyin yıkama aracı olmuş. Çocuğunun başını keserek öldürmüşler adam hâlâ, “Benim çocuğum mutluydu burada” diyor! Aklını öyle almışlar ki, “Çık sokağa bize benzemeyenleri doğra” deseler masatı kasaturayı kuşanıp fırlayacak dışarı zeka yoksunu!

HAYVANLAR BÖYLE Mİ KORUNUR?

Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılan değişiklik 9 Temmuz 2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilerek yasalaşmıştı. Yasayla pet shop’larda hayvan satışı yasaklanmıştı. Pet shop’lara 1 yıl süre verilmiş ve 14 Temmuz 2022 tarihine kadar hayvan satılabilecekti. Tüm bu alınan kararları ofsayta çıkaran cümle ise şu: Bu tarihten sonra evcil hayvan satışlarının internet üzerinden yapılması kararlaştırılmıştır.

Eeee ne anladık bu işten. Dükkandakinden bin kat daha kötü bir ortamda istiflenecek artık kediler köpekler, yine satılacak açık açık. Yine acımasızca ilaç basıp 3 yerine 5 tane doğurtmak için uğraşacak namussuzlar.

Belli ki bu ülkeyi yöneten vekillerin akılları öbür dünyada, pek dünyevi işlerden anlamıyorlar. O zaman hayvanları korumak için başımızın çaresine bakıp satın almayıp sahipleneceğiz. 

İstisnai olarak asil bir hayvan beslemekten kendini alıkoyamayan asaleti ölçüsünde bir hayvan satın alabilir. Anlayamayanlar için açayım; yani dük, kont, derebeyi, kral, prens, prenses değilseniz cins hayvan peşinde koşturmayın demeye çalışıyorum. Daha da kısası; kardeşim sen cins misin ki cins hayvan peşinde koşturuyorsun? Bildiğimiz manavoğlu, bakkaloğlu, memuroğlusun, ne işin var Bedlington Terrier ile!

SİZ NASIL BİR PAÇAVRASINIZ

Meslekte 33’üncü yılım. 1988’in aralık ayında Sabah Gazetesi’nde başladım. Gerçekten gazeteciliğin içinden gelen Dinç Bilgin’di sahibi. İzmir’in kalesi Yeni Asır’ın kurucusuydu ailesi. Yani sülale boyu gazetecilerdi. Sonra ülke bozuldu, tehlike olarak kaale alınmayanlar palazlandılar. Akıllıca bir taktikle basından başlayarak her şeyi ele geçirdiler. Dinç Bilgin de ilk kurbanları oldu. Banka manka işlerine bulaştırıp sonra da tekmeyi bastılar. Diğer basın patronlarını da peşi sıra teker teker yok edip yerlerine kendi kuklalarını getirdiler.

Bakın mesleğe beşladığım Sabah Gazetesi’nin düştüğü hâle, yaptığı habere:

“Sabah gazetesi, MTV'ye (motorlu taşıtlar vergisi) yapılan yüzde 25'lik zammı, 'büyük indirim' diyerek haberleştirdi. Sürmanşetten verilen haberde, ‘MTV'de büyük indirim. Hangi araç için kaç lira vergi ödenecek’ ifadeleri yer aldı.”

Bu haberi düşünüp yazan, sayfaya koyan, ekrana çeken ve tabii ki bu haberi gazetesinde görüp, “Bu ne biçim haber lan” demeyen yazı işleri müdürü, sorumlu yazı işleri müdürü ve genel yayın yönetmeniyle bir masanın etrafında oturmayı çok isterdim!

GÜZELİ SONA SAKLADIM

Yazının burasına kadar okuduysanız vay halinize. Şeker, tansiyon ne varsa zıplamıştır.

Yemeğin son lokmasını güzel ayarlarım hep. Makarna köfteyse son lokmaya büyük bir parça köfte ayırırım mesela. Kahvaltıda son lokmam en sevdiğim yumurta olur. En gıcır parayı en son harcarım vs.

Bugün de yüzü güldürecek konuyu sona sakladım.

Grubuna en son sıradaki torbadan girdi Galatasaray. Taraflı bir futboldananların (futbolsever ayrı futboldananlar ayrı benim için) bile “Şampiyonlar Ligi grubu gibi” diyeceği bir gruptan lider çıktı. Lazio, Marsilya, Lokomotif Moskova’nın tozunu attı, yenmediği kalmadı, bir kere bile yenilmedi. Ezeli lokal rakiplerinin tel tel döküldüğü bir dönemde Türk futbolunun medarıiftiharı oldu.

Ne diyeyim, iyi ki Galatasaray var, iyi ki Galatasaraylıyım.

 

[email protected]

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner36